Ünlü balet Tan Sağtürk, oyuncu Bergüzar Korel ile yaşadığı ilişki hakkında yorum yapmasa da 'Bu aşk ayaklarımı titretiyor' demeden geçemiyor....
Dünyaca ünlü balet Tan Sağtürk ile yeni ilişkisinin arifesinde Saklambaç okurları için bir röportaj yaptık. Birkaç yıl sonra dansı bırakacağını söyleyen Sağtürk, Bergüzar Korel ile yaşadığı aşk hakkında yorum yapmaktan kaçınırken "Aşkımı anlatırken ayaklarım titriyor" dedi.
* Romantika adlı müzikalinizin çalışmaları nasıl gidiyor? 'Romantika' Türker İnanoğlu'nun bir projesi. Bir tarafta Osmanlı ailesi var. Diğer tarafta ise Roman ailesi. İki farklı kültürün içinde yaşanan bir aşk hikayesini müzikal bir gösteriye çevirdik. 'Danslı oyun' da diyebiliriz.
AKADEMİLERE ELEŞTİRİ
* Müzikalde kaç dansçı görev alıyor? Şu anda 25 kişiyle çalışıyoruz. Bu dansçıların ortak özelliği televizyondaki dans yarışmalarına yarışmacı olarak katılmaları. Çok yakında yeni bir gösteri hazırlayacağız.
* Müzikal bir oyuna seyirci toplayabilecek misiniz? Haftada dört gün müzikal oyunumuzu sergiliyoruz. Gösteriyi yaptığımız illerde salonlar dolu. Yaklaşık kırk gösterinin biletleri tükendi. Bu, ülke adına çok sevindirici bir durum.
* Televizyonların ön ayak olduğu dans yarışmalarının mesleğe nasıl katkısı oldu? Yıllardır Türkiye'de yangında en son kurtarılacak işi yaptık. Müslüman mahallesinde salyangoz sattık. Yarışmalar sayesinde dans edenlerin serseri olmadığı görüldü. Aileler, dans edenlere iyi gözle bakmaya başladı. Çocuklarının ellerinden tutup kayıt ettirmeye geldiler.
* Türkiye'nin her tarafına dans okulu açma gibi bir niyetiniz var mı? Sektörü olmayan bir işin avantajını yaşıyoruz. Çünkü sektör hâlâ bakir. Yıllardır toprağa dans ektik, şimdi meyvesini topluyoruz. Bu fideleri başka yerlere dikeceğiz. İstanbul, Samsun, Diyarbakır, Mardin, Gaziantep, Kayseri, Ankara ve İzmir gibi illerimize dans okulları açıyorum. Bu okullardan her yıl binlerce öğrenci mezun olacak.
* Türkiye'de dans neden istenilen yerde olmadı? Alaylı ve mektepli kavgası oldu. Mekteplilerin alaylı olanları dışlaması yanlıştı. Ankara Devlet Konservatuvarı'nda hantal bir yapı ile karşılaşıyorsunuz. Türkiye'nin en güçlü akademik kurumu, güçsüz bir eğitim veriyor. Akademiyi ve akademisyenleri eleştirmek gerekiyor.
'İKİNCİ BAHAR' GURURU
* Dansın geri kalmasının nedeni üniversiteler mi? 'Devlet Konservatuvarı' ile 'Devlet Opera ve Balesi'nin dirsek teması yok. Neredeyse birbirlerinin varlığından bile haberdar değiller. Bu kopukluk da dansa yansıyor. Bu kurumlar birbirine yardımcı olup, dansı daha farklı bir mecraya taşıyabilirlerdi.
* Türkiye'de dans meslek haline gelebildi mi? Bu işi yapanlar ekonomik kaygı yaşıyor mu? İyi futbolcular nasıl para kazanıyorsa, iyi dansçılar da para kazanıyor. Tabii futbolcunun kazandığı paraları kazanmıyoruz. Ama mesleğimizi yapacak maddi güce sahip oluyoruz.
* Dans yarışmasında jüri olarak mesleği tanıtma gibi bir misyon mu üstlenmek istediniz? Çok iyi bildiğim bir işte jüri üyesi olmam kadar doğal bir şey yoktu. Bu yarışmanın olmasına sevindim. Ama "Bu yarışmanın devamını yapalım" dedikleri zaman karşı çıktım. "Yokum" dedim. Çünkü başarıya ulaşmıştık. İnsanların gözünde dansın yara almasına izin veremezdim. Jüri kaliteliydi. Şimdiki yarışmalara baktığım zaman iyi ki de bitirmişiz diye, dua ediyorum. Kavgasız bitirdiğimiz için mutluyum.
* Yaş 38. Birkaç yıl sonra dans etmek için yaşlı olacaksınız. Dans eğitmenliğinin dışında ne yapmayı düşünüyorsunuz? Dansçı için en acısı dans edememek. O zaman cebinize yeni bir anahtar koymak şart. Belki çok sevdiğim oyunculuğu yapacağım.
* Oyunculukta ne buldunuz? 'İkinci bahar' dizisinde çok şey buldum. Her eve girebildiğimi gördüm. Ama özgeçmişimde 'İkinci Bahar' yazmadı. Halbuki bu işten gurur duymuştum. Dizi oyunculuğu, sinema oyunculuğundan farklı. Bir sinema filmi çektik. Yönetmen Ahmet Küçükkaya. İsmi 'İçerdeki.' O filme bakıp oyunculuğumu değerlendirebiliriz.
* Doğu'da dans okulları açtınız. Nişantaşı'nda yaşayan biri olarak çelişki yaşadınız mı? Ülkemi sevmeye başladım. İnsanları el üstünde tutma düşüncesi oluştu. Siyasetin bir hiç olduğunu öğrendim. Komşusundan bir kap şeker isteme konusunda utangaç olan ben, aynı tabaktan yemek yemeyi, eve girerken ayakkabı çıkarmayı öğrendim.
* Evliliğe nasıl bakıyorsunuz? Sevgilimle "Bu dünyaya çocuk getirmek ne kadar sağlıklı bir şey?" diye konuşuyorum. Bir taraftan da "Bu mantığa sahip bir baba ya da annenin çocuğu çok özel birisi olabilir" diyorum. Hep tereddüt yaşadım evlenme konusunda. Sonrasını da bilmiyorum.
* Ama 38 yaş da az değil... Erkek olmanın avantajlarınının tembelliğindeyim. Ama bir tarafım babalığı tatmak istiyor.
* Evlilik kurumuna inanıyor musunuz? Geleneksel yapının hem aileyi hem de toplumu koruduğunu düşünüyorum. Bir misafirliğe beraber gidilmeli, eve davet edilen insanlar iyi ağırlanmalı. Bu tür incelikler çiftler arasındaki ilişkiyi korur ve yaşatır.