CafeBlog
Güneş bedeninde sicak bir etki yaptı birden, sanki içinde eriyip giden bir şeyler vardı. Soğumuş bedeniyle mutluydu belki de. Yüzüstü düşmüştü. Havada soğuyordu artık, kaldırmayı düşündü bedenini ve birden tatlı, içten bir rüya görmeye başladı. Rüyada bulutların üzerinde olduğunu ve arkadaşlarıyla aşağıya doğru atlamak için sabırsızlandıklarını, aniden birinin onu ittiğini ve gökyüzünde dans ederlerken arkadaşlarından epeyce uzaklaşıp yalnız olduğunu anımsadı. Zamanı doluyordu artık, yere ulaşacaktı yani son noktaya varacaktı ve birden bir çam ağacının tepesine doğru yaklaşmak üzere olduğunu anladı. Gözlerini kapadı, korkmuştu. Tıpkı arkadaşlarından ayrılmadan önceki gibi. Çünkü tam ayrılacakları vakit arkadaşları bunun sadece bir kez yaşanabileceğini ve her şeye değer olduğunu söylemişlerdi, gerçekten de öyleydi. Kendini bırakmak istemişti ama bunu bir türlü becerememişti ve birden arkasından gelen diğer arkadaşlarıyla boşluğa düşmüştü, gökyüzü bembeyazdı. Düşmeye hala devam ediyordu. Durup aşağıdaki manzaraya bakmak istiyordu ama bu olanaksızdı. Birden yatmakta olduğu yerden kalktı ve güneşin vücudunu ısıttığı yerden kalkıp bir kar tanesi olduğunun farkına vardı. Artık eriyordu ama içini bir huzur kapladı. Çünkü bulutların üzerinden düşmüş ve tüm yaşadıklarını sadece bir kez yaşamıştı ve hepsi de çok kısa sürmüştü. Hiç aşık olmamıştı, hiç ağlamamıştı, hiç kahkaha atmamıştı o sadece küçük bir kar tanesiydi. www.kucukhikayeler.com