Hedef bu yıl 50 bin tektaş satmaktı. Atasay, taksitle 2 ayda 20 bin yüzük sattı!
***
Pırlantayı taksite bağladı dedeler bile eşine tektaş aldı
Tektaş pırlanta kampanyası ile erkeklerin de kalbini kazanan Atasay Kuyumculuk, 2 ayda 20 bin adetlik satış rakamına ulaştı. Atasay Kamer, '70-80'lik dedeler bile elinde bastonuyla mağazalarımıza gelip eşlerine pırlanta alıyor' dedi.
Üretim kapasitesiyle dünyanın en büyük 3 kuyum üreticisi firma arasında yer alan Atasay'ın tektaş pırlantayı 36 aya varan taksitlere bağlayan kampanyası büyük ilgi gördü. Şubatta başlattığı kampanyası ile yıl sonuna kadar 50 bin tektaş pırlanta satmayı planlayan şirket, şimdiden 20 bin adede ulaştı. 70-80 yaşındaki erkeklerin bile eşlerini alıp mağazalarına geldiğini belirten Atasay Kuyumculuk'un kurucusu Atasay Kamer, kampanya ile birçok erkekten teşekkür aldıklarını belirtiyor. Atasay Kamer ile kuyumculuk sektörünün gelişimini, Atasay'ın yeni Genel Müdürü Haldun Ulutürk ile de Atasay'ın hedeflerini konuştuk.
* Sektöre girişiniz nasıl oldu? Kuyumculuk bizde baba mesleği. 14 yaşında başladım. Yaklaşık 50 yıldır bu mesleğin içindeyim. 1967'de İstanbul'a geldim. O zamanlar semt kuyumcuları yoktu. Kapalıçarşı'da işe başladım. Ağabeyim benden 5 yıl önce gelmişti. Onunla birlikte dükkan açtık. Sonra ben Anadolu'ya çantayla altın satışı yapmaya başladım. Türkiye'nin ilk çantacısıyım. Altın 1967-1980 arasında Türkiye'ye kaçak olarak gelirdi. Sonra Merkez Bankası, bankalar ve borsa satmaya başladı. Türk insanı altını seviyor, bir yatırım aracı olarak da kullanıyor. Mesela Anadolu'da gelin olacak kızların başlık parasıdır. Kızın bir güvencesi olarak görülür. Kendimden örnek vereyim, ben de düğünümüzde eşime takılan altınlarla Uşak'ta ilk kuyumcu dükkanımı açtım. İlk sermayem o altınlardır.
* Son yıllarda sektördeki değişimi nasıl buluyorsunuz? 1980'e kadar Türkiye'de kuyumculuk sektörü maalesef çok gerilerdeydi. Takı olarak sadece Osmanlı altınları kullanılırdı. Örneğin İtalya tüm dünyaya takı ihraç ederken; biz kanunların eksikliğinden, tutuculuğumuzdan geri kaldık. Sektörde ne yapıldıysa Özal döneminden sonra yapıldı. Dünyada Türkiye'nin ismi anılmaya başlandı. Altını takı olarak kullanmaya, yeni modeller geliştirmeye başladık ve dünyaya açıldık. Dünyada ne yapılıyor onu gördük, Türkiye'deki yapıya, mantaliteye uydurduk. 1982'de Avrupa'ya gittik, bize dediler ki; 'Bu takılar Ortadoğu'ya hitap eder', biz de 1987'ye kadar Ortadoğu'ya yönelik ihracat yaptık. Sektördeki ilk ihracatı 25 kilo ile biz yaptık. Daha sonra Amerika ve Avrupa'ya takılar yapmaya başladık. Bu dönemde Ortadoğu'da da sektör gelişmeye başladı. Örneğin, 1985 yılında 5 ton ihracat yaptığımız Suudiler, işe bizim tasarımlarımızı taklit ederek başladı. Büyük fabrikalar kurdular. Şimdi dünyaya takı satıyorlar.
* Önce pırlantaya girdiniz, sonra da tektaş pırlantayı taksitle satmaya başladınız. Sektörde birçok firma da sizi takip etti. Taksitin satışlara etkisi nasıl oldu? Türk halkının altına olan ilgisi pırlantaya mı kaydı? 2004'ten sonra dünyada altına olan rağbetin azalması ve pırlantaya ilginin artması ile pırlanta üretimine geçtik. Pırlanta, altın kadar iyi bir yatırım aracı değildir ama sattığınız zaman bir değer eder. Taksitli satışımız çok büyük ilgi gördü. Elinde bastonuyla 70-80'lik dedeler gelip hanımlarına pırlanta aldı. Hatta bazıları teşekkür etmiş. 'Ömrüm boyunca karıma pırlanta almak istemiştim, sayenizde gözüm açık gitmeyeceğim' demişler. Hedefimiz yıl sonuna kadar 50 bin tektaş pırlanta satmaktı, şimdiden 20 bine ulaştık. Ancak en çok yine erkekler eşlerine ya da sevgililerine aldı. Gelip kendine pırlanta alan kadın sayısı çok az.