Şeklen doğru Ruhen yanlış
Prof. Dr. Hüseyin Hatemi ve Doç. Dr. Sami Selçuk gibi değerli hukukçular, cumhurbaşkanlığı seçimi için mevcut yasadaki 376 karar şartı hükmünün, toplanma şartı olarak ileri sürülmesinin yanlış olduğunu, bunun hukuku zorlamak anlamına geleceğini çok açık yazdılar. Birçok hukukçu da bu görüşte birleşiyor. Bendeniz de naçizane böyle düşünüyorum. Karar şartını, toplantı şartı olarak algılamak yanlıştır. Fakat yine de değişik bir itirazım var. Birincisi şu: 82 Anayasası bana göre, askeri darbe ortamında, kaanatimce bir miktar çalakalem ele alınmış, sonradan birçok tartışmaya sebep olacak şekilde hükümler tesis edilmiş. Burada yasayı kaleme alanların, yeterli dikkat ve özeni gösterememiş olduklarını söylemek abartma olmaz. Yasa koyucular, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin daha öncekiler gibi sürtüşmeli ve tartışmalı olmaması için, yasaya hızlandırıcı hükümler koymuşlar ve sonunda da Meclis'i seçime götürmeyi bile düşünmüşler. Ama... Örneğin 96. madde ile 102. maddeyi ne ruhen ne de şeklen birbirine bağlayamamışlardır. Bu 2 madde bana göre kopuktur, hatta çelişiktir. Şöyle ki: 96. madde, yasada başkaca bir emredici düzenleme yoksa, Meclis 184 üye ile oturuma geçebilir, diyor. Buna karşılık, 102. madde, Cumhurbaşkanı 367 oy ile ve gizli olarak seçilir, diyor. Şimdi soruyorum: Bütün oturumları 184 ile açan yasa, iş cumhurbaşkanlığı seçimine gelince nasıl 367 oy arıyor? 184 ile açılan bir oturumdan 367 oy çıkabilir mi? Çıkamaz. Bütün Türkiye'de hukukçuları bile birbirine düşüren çelişki bence burada yatıyor. Cumhurbaşkanlığı seçimi, çok özel bir seçim olacağına göre, Meclis'in de en önemli yetkilerinden biri olduğuna göre, ilgili hüküm emredici olarak değişik biçimde düzenlenmeliydi. Evet, 96. madde oturum yeter sayısı olarak 184 arıyordu ama... Bu defa 102. maddeye gelindiğinde şöyle bir hüküm olabilirdi. Seçim oturumu 367 üye ile başlar ve Cumhurbaşkanı 367 oyla gizli olarak seçilir. Bence 82 Anayasası, genel olarak çok fazla düzenleyici ve şekilci olması bakımından sorunludur.
***
İkinci itirazım ise şu noktaya: Başbakan'ın cumhurbaşkanlığını onaylayanlar, meselenin sadece yasa boyutuna bakıyorlar. Erdoğan'ın Çankaya'yı çıkması elbette yasal olacaktır. Olmalıdır. Ama toplumların ruhuna ve fikrine de saygı gösterilmesi gerekir. Toplumun ezici çoğunluğunun katılmadığı bir icraat, yasal olmuş olsa ne fark eder? Siyasiler, Anayasa maddelerine çok saygılı davranıyorlar. Çok hoş!.. Fakat toplumun duygu ve düşüncelerine de saygı göstermeleri gerekmiyor mu?