Milli Takım'ın menajerliğini yaparken, İTÜ'yü 1.Lig'e taşımak için 329 gün sonra yeniden forma giymeye başlayan 39 yaşındaki yıldız basketbolcu "Böyle bir şey aklımda yoktu. Benim için de sürpriz oldu. Fakat babam isteyince geri çeviremedim" dedi.
Kariyeri boyunca göbek adı hep başarı oldu Harun Erdenay'ın... Geçtiğimiz yıl yaşlandığını düşünerek basketbolu bıraktı... Fakat potalar onu bırakmadı... Babası Kemal Erdenay'ın çalıştırdığı İTÜ'yü 1.Lig'e çıkarmak için Milli Takım menajerliği görevine rağmen parkelere geri döndü. Türk basketbolunun süper yıldızı Harun Erdenay, kariyerini, hayallerini ve bilinmeyen tüm yönlerini TAKVİM'e anlattı:
* Küçük yaşlarda basketbola başladınız. Bu tutkunun sebebi nedir? Başta en büyük neden babamın basketbolcu olmasıydı. Hatta 7-8 yaşlarında takımda değildim, ama topu elime almış oynuyordum. Çok küçük yaşlarda atletlerime numara yazarak forma yaparmışım. Evde askıdan ve pazar filesinden potayla oynarmışım. Yani basket hayatım daha 3-4 yaşlarında başlamış.
* Basketbolcu bir babanın (Kemal Erdenay) oğlu ve dayının (Ömer Yücesoy) yeğeni olmak size avantaj mı yoksa dezavantaj mı oldu? Aslında avantaj yarattı. Çünkü hem babamdan hem de dayımdan basketbolla alakalı çok şey öğrendim. Bir tek babamın çok sert yapıda olması nedeniyle kötü giden maçların eve taşınması söz konusu oluyordu. Sadece bu olayın bu yanı kötüydü. Fakat genel anlamda problem yoktu.
* Peki çocukluğunuzu doya doya yaşayabildiniz mi? Çocukluğumu da güzel yaşadım. Ama 15-16 yaşlarımdan sonra idmanlar yoğunlaştı. Hayatım da basketbol, okul ve ev üçgeni arasında geçti. Hafta sonları dahi antrenmanlar, maçlar ve dönem dönem kamplar... Zor bir yaşamdı diyebilirim. Bu nedenle gezdiğimi veya sinemaya gittiğimi de hiç hatırlamıyorum. Ve bu tempo basketbolu bıraktığım 38 yaşıma kadar böyle devam etti.
* Eğer hayatınızda potalar olmasaydı; hangi mesleği tercih ederdiniz? Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Programcılığı okuyordum. Fakat top oynamasaydım belki daha ciddi bir bölüm kazanabilirdim. Mezun olunca da sanırım bir şirkette yoluma devam ederdim, diye düşünüyorum. Ancak asla 'keşke' demiyorum. İyi ki basketbolcu olmuşum. Çünkü hep severek oynadım.
* Eşiniz Gergana da basketçi. Peki iki sporcunun yaşamı paylaşması evliliğinizi etkiliyor mu? Bir basketbolcuyla evli olmam bazen olumlu bazen de olumsuz etkiler yaratıyor. Kimi zaman aynı yollardan geçtiği için moralim bozuk olduğunda beni çok iyi anlayabiliyor. Kimi zaman da bilgiçlik taslayarak çok rahatça eleştri yapabiliyor. Kendisi de basketten anladığından maçlardan sonra eleştirilmek hoşuma gitmeyebiliyor.
* Oğlunuz Alihan şu an çok küçük yaşta... Daha şimdiden o da babası gibi potaya meraklı mı? Ya da siz ve annesi onun da sporcu olmasını ister misiniz? Alihan daha çok oyuncaklarıyla oynuyor. Fakat sporcu olmasını isterim. Ancak spor istek, fizik, kabiliyet ve çalışma gerektiriyor. Eğer kurallara ve disipline uyabilecekse arzu ederim. Annesi ise şimdiden müzisyen olacak, diyor. Ben de, nereden çıkartıyorsun. Zor! Sen hiç 2.05-2.10 bir müzisyen gördün mü?, diye konuşuyorum. Ama olursa da iyi bir müzisyen olabilir. Ne yapabilirim... 7. Size neden Pegasus diyorlar? İsmet Badem, bizim maçları anlatırdı. Yükselerek turnikeden potaya attığım toplar nedeniyle beni Pegasus'a (masallardaki kanatlı beyaz at) benzetmişti. Aslında ben bir sene kadar bu lakabı kendimle özleştiremedim. Ama öyle çok söylendi ki, Harun' diye sonunda alıştım ve adım öyle anılıp durdu.
* Bir söyleşinizde, "İTÜ değil de Ülker'de olsaydım basketbolu çok daha önce bırakırdım" demişsiniz. Neden? Ülker'deki tempomuz çok ağırdı. Sürekli çift idmanlarımız ve Avrupa Kupaları vardı. Teknik Üniversiteye gelince üzerimden büyük bir yük kalktı. Haftada bir maç oynuyordum. Vücudumun zindeliği açısından daha iyi bir tercih oldu. Böylece basketbol hayatım uzadı.
* NBA teklifini ya da yurt dışını neden kabul etmediniz? Yurt dışında oynamayı hiçbir zaman tercih etmedim. Çünkü öncelikle İstanbul'u seviyorum ve aileme bağlı bir insan olarak onları geride bırakamazdım. NBA'de büyük bir gölün içinde küçük bir balık gibi olacaktım. Ayrıca o zamanlar Avrupa'daki yabancı oyunculara iyi gözle bakmıyorlardı. En iyisi bile yedekte kalıyordu. Ben de gitseydim, 1-2 sene yedekte kalmayı gözüm yemedi. NBA o dönemde bu kadar globalleşmemişti. Fakat pişmanlığım da yok değil. Teklifi kabul edip belki de gitmeliydim. İki sene dişimi sıksaydım, şimdi NBA oyuncusu olabilirdim.
* Size göre şu anda Türk basketbolunda en iyiler kim? Hidayet Türkoğlu ile Mehmet Okur, İbrahim Kutluay ve Serkan Erdoğan şu anda Türkiye'nin en iyileri.
* Mutlaka yaşınız da ilerlemişti. Fakat başarılarla devam edebilecekken potaya neden veda ettiniz? Zirvede bırakmayı tercih ettim. Çünkü baskete veda ettiğimde çok iyi durumdaydım. Belki biraz sıksaydım, 1 sene daha oynayabilirdim. Ancak ayaklar yere basarken bırakmak gerek...
* Spor hayatınızda idolünüz var mı? Her zaman Michael Jordan'ı seyretmekten zevk aldım. Bana ilham verdiğini söyleyebilirim. İdol olarak Jordan'ın oyun zekası, atletik yeteneği, oyundaki cesareti ve saha dışındaki karakteri beni etkilemiştir. Bence onun dünyada bir eşi yok.
* Tam 329 gün sonra, 39 yaşınızda yeniden potalara döndünüz. Bunun özel bir nedeni var mı? Aslında benim için de sürpriz oldu. Çünkü planlarımda asla oynamak yoktu. Şu anda A Milli Takım menajeriyim ve işime devam ediyorum. Ama İTÜ'nün 1.Lig'e çıkması da önemli. Bu nedenle babamın ısrarı üzerine yeniden İTÜ formasını sadece Nisan için giyiyorum. Fakat play-off'lardan sonra parkelere kesin olarak veda edeceğim.
* Memo ile Hido, 'sakatız' diyerek Japonya'daki Dünya Şampiyonası'na gitmeyince basında 'hain' yorumları yapıldı. Bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz? Buna katılmıyorum. Aslında belki de isteseler oynayabilirlerdi. Japonya'daki o takımlar 1.5 aylık sıkı bir kamptan geçti. Ve gelselerdi, önlerindeki sezonu tehlikeye atacaklardı. İleriyi düşündüler ve tedavilerinni yaptırdılar. İnşallah önümüzdeki Avrupa Şampiyonası için kadroya çağrılacaklar ve onların da kabul edeceklerini düşünüyorum.
* Memo ve Hido Japonya'da olsaydı, Türkiye daha iyi bir derece alır mıydı? Bir Yunanistan maçı vardı. Bizi Arjantin çevresinden de yollamayacaktı yenseydik. Son saniyerde yenildik. Bence Hidayet olsaydı maçı kazanırdık. Ve daha kısa yoldan ilk dörde kendimizi atardık.
* Milli Takım'daki en tecrübeli isim İbrahim Kutluay da ilerleyen yaşı nedeniyle yerini gençlere bırakmalı mı? İbrahim, kendisine çok iyi bakan ve çok iyi çalışan bir sporcu. Milli Takım'ın ona ihtiyacı var. İbrahim gibi iyi bir skorer, Avrupa'da bizim için her zaman faydalı olacak oyuncu. Yorgun olduğunu ve basketbolu bırakmak istediğini söylerse ancak o zaman gider.