CafeBlog
Tozlu bir kutu... Günlükler, fotoğraflar, sevgiliye yazılan yüzlerce mektup. Dün gecemi ve bugün öğleden sonramı bu hatıralarla, onları düzenlemekle geçirdim. Fotoğraflar. Annemin çocukluk günleri, ailesi, evliliği, ani yitip gidişi. Babamın gençlik fotoğrafları, Libya günleri ve aklarla dolu saçlarıyla yitip gidişi. Benim ilk anlarım, günlerim, okul hayatım, dostluklarım. Annemle babamın fotoğraflarından izlediğim yaşam öyküleri. Umutları, gelecek planları, mücadeleleri ve yitirilenler... Babamın anneme Libya dan gönderdiği mektupların içinden çıkan kurutulmuş çiçekler, şiirler. "Dayan lütfen. Burada olmamın tek nedeni kızımla senin geleceğini güzelleştirmek" lerle dolu mektuplar. Sonra yine fotoğraflar. Gücün, yenilginin, sadakatin, sınırsız sevginin fotoğrafları... Günlüklerim... Yazılarının kalitesine hayret ettiğim, mücadeleci, güçlü bir kızın kelimeleri, yalnızlığı, yolunu arayışı. Pembe, genç kızlık hevesleri. "Öldükten sonra öteki dünyaya yolunu bulamamış, ne insan ne ölü olabilmiş bir hayaletim" diye düşündürten onca hatıra... Onca hatıranın ağırlığı altında ezilen ben. Tüm bu geçmişe yolculuk. Düşündürttü... Nefesimi içime çektiğim zamanda mutluluğa odaklanmanın önemini anlattı bana. Planlar yapmak güzel. Ama gerçekçi değil. Çünkü hayat ne kariyer, ne dost, ne sevgili, ne hastalıklar, ne umutlar, ne para. Hayat yaşadığın an demek. O anın içinde sen, seninle birlikte diğer tüm saydıklarım demek. http://circirbocegi.blogspot.com