Kimseye açamadığınız sırlarınız vardır bazen. Kimseyle paylaşamayacağınız dertleriniz. Kalabalıkların teselli olamayacağı, başkalarının anlayamayacağı anlarınız. Hiçbir şey oyalayamaz sizi, nasihat duymak istemezsiniz. İşte o zaman kendi kuytularınıza kaçmakta bulursunuz çareyi. Böyle zamanlarınızda yalnızca sanattır, edebiyattır sığınağınız veya felsefenin avutuculuğuna koşarsınız. Belki Robert Louis Stevenson'un Dr.Jekyll ve Mr.Hyde'ında ayna tuttuğu gibi aynı beden ve aynı ruhta nasıl derin çatlaklar oluşabildiğini, hiç vazgeçmeden sevmek ile terk etmek mecburiyeti arasındaki savaşları görmekle; belki Hesse gibi arayışa çıkıp kendi içinizdeki Tanrıya ulaşmak için çabalamakla, belki Halil Cibran'ın Ermiş'inde ''Acılarınızın çoğu kendinizce seçilmiştir. İçinizdeki hekimin hastalıklı benliğinizi tedavi amacıyla verdiği tatsız ilaçtır'' derken kastettiğini kavramakla bir nebze huzur bulursunuz. Siz yazmadıysanız, siz bestelemediyseniz, siz çizmediyseniz, siz söylemediyseniz de yerinize birileri yapmıştır işte ve farkına varırsınız ki; kalabalıklar içinde herkes yalnızdır, esas yalnızlıksa tek başınayken yalnız kalmaktır; ancak içinizdeki kendinizle çoğalırsınız. ''Bir mendil neye kanar'' diye sorar Edip Cansever, en iyi siz anlarsınız. http://ahbeguzelabimbe.blogspot.com