Cennet mektupları (57)
Merhaba Hakkı Baba. Günlerim güzel geçiyor. Sesim yeni bir renk aldı, sana duyurmayı ne çok isterdim.
***
Bulutlar son günlerde fena halde uyuşuk. O yüzden bu kış kurak geçti, yazın da susuzluk tehlikesi olabilir. Aramızda bir oyun icat ettik. "Bulutları kafa kafaya tokuşturursak, yağmur yağdırabiliriz" diye düşündük ama bütün hafta hiçbiri yerinden kıpırdamadı. Acaba diyoruz, bütün çocuklar gözyaşı şişelerini boşaltsa, bir yararı olur mu?
***
Önceki akşam Mart kedilerinin bıyıklarını taradık, kurdelelerini taktık. Sonra da farelerin çektiği faytonla dolaştırdık hepsini. Bayramlarda yastık altına sakladığım gıcır ayakkabılarımı da onlara verdim. Külkedisi masalını yeniden yazdık.
***
Hayatın bana verdiği bütün ödevleri yaptım da hayat bana mızıkçılık yaptı. Bir kitapta okumuştum, ömür ölümün önsözüydü. Belki birkaç kez bizler düştüğümüzde elimizden tutup kaldırıyor ama hayat iki kez ölümü kaldırmıyor. Son sözü erken söylemek de hayatın kendi koyduğu bir kural galiba...
***
İstanbul'un boğazına ip geçirmişler, bir bataklığın içine sokup çıkartıyorlar. Eskiden denize iyilik atardı insanlar, şimdi gencecik çocukları atıyorlar. Kağıda kirlenmeyi öğreten kalemdi. İnsana kirlenmeyi öğreten paraydı. İstanbul'a kirlenmeyi öğreten de o şehri ele geçirenler.
***
21 Haziran'da güneşin doğum günü partisi var. Venüs de davetli ama bütün sorun Venüs'e davetiyeleri kimin götüreceği. Biliyorsun Venüs'te sıcaklık 450 derece.
***
Günah terazisinde bir kıl bile ağırken, çocuk patiklerinin içinden haramı kana kana içenlerin vereceği bir hesap olacak. Çocuklara iyi bak Hakkı Baba... Bana baktığın gibi bak onlara.
***
Bir köyde yaşıyorum şimdi Hiç sorma şirin mi şirin Balığa çıkıyorum akşamları Tadına doyulmuyor türkülerin Huzur buluyorum Kuş seslerinde Sevgiyle kucaklıyorum Köylüleri Hiçbirinde kötülük yok Tütün kokuyor elleri Senden yüreğim yandı Acıları unuttum Aşk defterim kapandı Dostluğu mesken tuttum Hakkı YALÇIN