Doğru beslenmeyle kanserlerin en az üçte ikisinin önlenebileceğini açıklayan uzmanlar, bu hastalıkla mücadelenin sanılandan daha kolay olduğu görüşünde.
Yiyeceklerin doğal haline en yakın şekilde tüketilmesinin kanseri önlemeye yardımcı olduğunu biliyor muydunuz? Eski çağlardan bu yana insan metabolizmasında çok değişiklik olmamasına rağmen, tüketilen gıdalardaki farklılaşma hastalıklara, özellikle de kansere davetiye çıkartıyor. Beslenme uzmanı Nil Şahin Gürhan, kanser ve beslenmenin doğru orantılı olduğunu belirterek, doğru beslenmeyle kanserlerin en az üçte ikisinin önlenebileceğini vurguluyor. Gürhan, kanserden korunmak için dikkat edilmesi gereken unsurları şöyle sıralıyor:
* Sağlıklı vücut ağırlığında olmalıyız: Şişmanlarda kanser daha fazla görülüyor. Özellikle meme, kalınbağırsak, rektum ve kan kanseri şişmanları seviyor. İdeal kilo aralığında olmak sadece kanser riskinden değil, diğer hastalıklardan da koruyor ve kaliteli bir yaşam sürmemize katkıda bulunuyor.
* Rafine edilmemiş yiyecekler tüketmeliyiz: Besinlerin aşırı saflaştırılması kanserden koruyucu posanın kaybolmasına neden oluyor. Rafine işlenmiş yiyeceklerden aldığımız karbonhidratlar çok çabuk emilip, şişmanlığa yol açıyor. Kepekli tam tahıl ürünleri, kurubaklagiller (kurufasulye, nohut, mercimek) taze sebze ve meyvelerin fazla tüketilmesi selüloz gibi karbonhidratların, posaların alımını artırıyor. Bu da bağırsakların düzenli çalışmasını sağlıyor ve kalın bağırsak, rektum kanserini önlüyor.
* Kaliteli protein kaynaklarını (yumurta, et, süt, peynir vb.) yeterli ölçüde ve yağsız olarak almalıyız: Vücudumuzda besinlerin sindirilmesi sırasında serbest radikaller oluşuyor. Serbest radikaller kanser oluşumunu tetikleyen elemanlardır. Vücudumuzun serbest radikallerle savaşan sistemine antioksidan savunma sistemi deniyor. Antioksidan savunma sisteminde görevli enzimlerin oluşumu için vücudumuza yeterli miktarda protein almamız gerekiyor.
n Yağ tüketimi azaltılmalı: Günlük yağ tüketimimizin, aldığımız enerjinin % 30'unu geçmemesi gerekiyor. Yağın miktarı kadar özelliği de önem taşıyor. Bu nedenle sıvı yağ tüketimine ağılık vermek gerekiyor. Özellikle zeytinyağı ve kanola yağı tavsiye ediliyor. Yapılan bütün araştırmalarda yüksek yağ alımı meme, prostat, testis, rahim, yumurtalık, kalın bağırsak, rektum kanseri oluşumunu arttırdığı görülüyor.
* Bol bol taze sebze-meyve ve tam tahıllı ürünler tüketmeliyiz: Günde 5-7 porsiyon sebze-meyve tüketmeliyiz. Böylece kanser oluşumunu engelleyen ve oluşmuş kanserli hücrelerin tedavisinde etkili olan pek çok vitamin ve karatonoidlerden zengin beslenmiş oluruz. Ayrıca posa yönünden zengin olmaları kolon kanseri riskini azaltır. Antioksidant vitaminler ve vitamini olmayan antioksidantların en iyi kaynakları sebze ve meyvelerdir.
* Füme, salamura, ızgara yiyeceklerin tüketimini sınırlayın: Besinlerin tütsülenmesi, tuzlanması, nitrit, nitrat ve başka birtakım kimyasal maddeler eklenerek işlenmesi sırasında kansorejen maddeler oluşmaktadır. Izgara ve tütsüleme yapma sırasında et ve şarküteri gibi ürünlerin üzerinde yanma sonucu oluşan tabakalar kanser riski oluşturur. Bu nedenle et ve et ürünlerini pişirirken etle ateş arasındaki mesafenin 15 cm olacak şekilde, çok güçlü olmayan ateşte, yakmadan ve dumanlama yapmadan pişirmeliyiz. Ayrıca yanmış ve üzerinde yanık olan hiçbir ürünü yememeliyiz.
* Küflenmiş yiyeceklerden kaçının: Kanseri tetikleyici maddeler gıdaların depolanması veya hazırlanması sırasında oluşabiliyor.
Örneğin: Aflatoksin B1; karaciğerde kansere neden olan bu madde; nemli ve ılık ortamlarda depolanma sırasında bir küf mantarı tarafından üretiliyor. Yapılan araştırmalar; nemli sıcak bölgelerde karaciğer kanserinin görülmesini, bu bölgelerde çok miktarda tahıl tüketildiği ve iklimden dolayı tahıllarda oluşan aflatoksine bağlıyor.