Dürüst toplum
Dürüsttüm! Dürüstsünüz! Dürüstler! Öyleyse dürüst olmayan kim? Dürüst değilim! Dürüst değilsiniz! Dürüst değiller! İşte böyle sevgili okuyucularım. Lafın özü şu: "Dürüst değiliz!" Bunu nereden mi çıkardım? Başkalarını dürüst olmamakla suçladığımız için. Bugünkü yazım, biraz bizi bize anlatacak. Biraz içimizde saklı kalan üçkağıtçılığımızı ortaya koyacak. Yıllardır Türk halkı olarak basit olan şeyi yaptık. Başka insanların başarılarını çekemedik. Onlara saygı duymadık. Her zaman bir kulp taktık. Hatta çamur attık. O nedenle "muasır medeniyetler seviyesine" çıkamadık. Bizi yöneten siyasetçileri suçladık hep. Halbuki o siyasetçileri bu duruma biz soktuk. Adamlar daha seçilmeden "oyumuzun karşılığını" istedik. "Oğlumuzu ya da kızımızı bir işe yerleştirirsen oy veririz" dedik. Siyasetçi de doğal olarak söz verdi: "Hele sen oyunu ver. Ankara'ya deniz bile getiririm!" dedi. Bazılarımız gidip devletten kredi aldık. Ne için mi? Köye hayvan çiftliği kuracağımız için. Sonra çiftliğin parasını büyükşehirlerde batırdık. Devlete de kepçenin kazdığı çukuru "çiftlik!" diye yutturduk. Bina yaptık. Otoparkını çaldık. Neymiş efendim? Altına iki tane daha bodrum kat yapmak için. O nedenle arabalar sokaklara sığmaz oldu. Binayı yaptık. Üstüne de çatı katını kaçak çıktık. Devlet ne yapsın? Onu da kendimize benzettik. Şimdi bir olay olunca hemen yaygarayı basıyoruz. "Bu devlet adam olmaz!" diye. Halbuki bir gerçeği unuttuk. "Bizi yönetenlerin bize benzedikleri gerçeğini." Olsun. Biz bununla da yetinmedik. İlişkilerimizin cılkını da çıkardık. Komşuluk ilişkileri mevta oldu. Hepimiz bir ağızdan söylenmeye başladık. "İnsanlık öldü. Kimse kimseye selam vermiyor." Oysaki selam vermeyenlerden biri de biziz. Elimizden gelse yine devleti suçlayacağız. Ne diye mi? "Devlet komşuluğu öldürdü!" diye. Televizyonlarda iğrenç programlar yayınlandı. Millet bastı çığlığı: "Bize bu programları seyrettirenler utansın." Bunu neden mi söyledik? Belgesel kanal izlemek istediğimiz için! Oysa ki bu kanalların yüzüne bakan olmadı. Magazin programlarını hiç izlemedik. Ama "kimin kimi götürdüğünü!" çok şükür biliriz. Televizyon İzleme Araştırma Kurulu (TİAK) Başkanı Hakan Gören, halbuki şunu söylemişti: "Türk halkı şiddet, kavga ve entrika içeren programlardan hoşlanıyor." Adam nereden mi biliyor? Adamın işi bu. Ölçüm yaptırıyor. En acı olan ne biliyor musunuz? Kendimize karşı dürüst değiliz. İnanın yıllardır kendi kendimizi kandırmışız. Bu kazığı niye kendimize atarız anlamış değilim. Nedir bu köy kurnazlığı? Adam, iktidardaki partiye oy veriyor. Sonra da diyor ki; "Bu millet adam olmaz. Bunlara kim oy verdi?" İçinden "elinin körü" demek geliyor; ama diyemiyorum. Çünkü, kör bir toplum olduk. Öyle olunca da "kör körün halinden!" anlamıyor. O yüzdende şaşı bakıp duruyoruz.