Zencinin fendi
Bazen ne yazarsam yazayım boşuna! Hayatta bazı şeyler var ki sevgili okuyucularım; ben bile hala anlamış değilim. Mesela, yıllardır dil öğreneceğiz diye "yabancıdil" kurslarına gittik. Şansımızdan mıdır nedir; hocaların geneli erkekti. Çoğunun adı da 'John'du. John'un yediği önünde; yemediği ise arkasında. Bu 'Coni'ler, sınıfta ne kadar Türkkızı varsa hepsine musallat olmuştu. Kızlar da tekmili birden 'Coni'lere iş olmuşlardı. Eee, haliyle bizim Türkerkeklerini de sıkıntı basıyordu. "Elin adamınki can da, bizimki patlıcan mı?" diye. O nedenle kursun ikinci ayında sınıfta erkek bulamazdınız. Adamlar bu sefer şanslarını başka kurslarda denerdi. En son bir tanesini "Salsa" kursunda görmüştüm. Halinden gayet memnundu. Çünkü hocalar Türk'tü. "İşler nasıl?" demiştim alaycı bir tavırla. "Çok şükür! Coni'nin olmadığı yerde çorba kaynıyor" demişti. Sonra gel zaman git zaman... 'Coni'lerden kurtulduk derken, bu sefer de zenci heriflerin istilasına uğradı canım İstanbul. Türk erkeklerinin bu adamlara söyleyecek tek bir sözü bile olmadı. Çünkü "boy!"larımız denk değil. Bizimki resmen "GüdükOsman!" gibi. Eskiden 'Coni'lere derdik ki: "Bu adamlarınki can da; bizimki patlıcan mı?" Ama bu zencilerinki resmen patlıcan! Hafazanallah! Hem de öyle dolmalık olanlarından değil. Iskarta olanlarından. Bunlar İstanbul'a ilk geldiklerinde hiç unutmam Dolapdere'yi mesken tutmuşlardı. Uyanık esnaf üç kuruş paraya eşek gibi çalıştırıyordu adamları. Adamlar zamanla çevreyi öğrendiler. Bir kısım sosyetik semtlerin bazı kadınları tarafından keşfedildiler. O gün bugündür adamların namı aldı yürüdü. Şimdilerde çoğu jigololuk yapıyor. Bir nevi "hayaterkekliği" yapıyorlar. "Hayat erkeği nedir?" diye sormayın. Anlayın işte. "Hayatkadınlığı" gibi bir şey. Şimdi durduk yerde niye bu yazıyı yazıyorum! Konuya direkt giremediğim için. Çünkü konu hassas. Cümleyi iyi kuramadın mı mevzu direkt beldenaşağıya kayıyor. Hele işin içinde zenciler olunca, insan kendini uzunincebiryoldaymış gibi öksüz hissediyor. Aslında mevzunun özü şu: "BuzdaDans" yarışmasını birçoğunuz biliyorsunuz. ZeynepTokuş'un birlikte kaydığı bir zenci adam var. Adı, RobertBeauchamp. Adamın iyi kayıp kaymadığını bilmiyorum! Ama bildiğim bir gerçek var ki, hemşolarının iyiden iyiye kıçını kaldırdığı. Adamlar, Beyoğlu'nun göbeğindeki bazı mekanlarda "damızlıköküz" gibi saf tutmaya başlamışlar. Söylenenler "külliyenyalanmıyoksadeğilmi?" diye, kalkıp o mekanlara gittim. Ne yazık ki külliyendoğru! Bardaki her Türkkızın yanında bir zenci erkek vardı. Karanlıkta kim olduklarını seçemedim; ama adamları dişlerinden tanıdım. Türk erkeklerine gelince... Hayatımda ilk kez bizimkileri bu kadar ezik gördüm. Birzenci, binTürk'e bedel gibiydi. İçim harap oldu! Neden olduğunu da gelecek sefere yazayım.