İrfan Gürkan Çelebi: Aşk korkunç olmamalı
Kahverengi gözlerin, çatal çatal olduğunda içim ürperiyor. Dosdoğru korkuyorum senden . Az sonra söyleyeceklerin, hayra alamet olmayacak biliyorum. Ben bu bakışları artık çok iyi tanıyorum. Kahverengi gözlerin çatal çatal olduğunda, bir yılanın sessizce odanın içerisinde dolaştığını sanıyorum. Zehri alınmamış, öldürücü bir yılanın. Ve ben o zamanlar, senden çok korkuyorum. Aşk, bu kadar korkunç olmamalı! Sen, yuvarlak alnın, al al olmuş yanaklarınla, çatal çatal olmuş kahverengi gözlerine hiç yakışmıyorsun. Çene çukurlarını dolduran gamzelerin, aksine sevimli gösteriyor seni. Ancak sen kimi zamanlar bunlara hiç aldırmıyorsun. Ve ben o zamanlar, neden senin yanında olduğumu bulamıyorum. Aşk, bu kadar anlam verilemez olmamalı. Bana bağırarak "Çık git hayatımdan!" demeni çok isterdim. Belki o zaman kırılan gururum, kahverengi gözlerinin korkunçluğunu görmeyebilirdi. Ve ben senden korkmadan, 'bu esarete son veriyorum' diyebilirdim. Zor işleri ancak sen başarırsın biliyorum. Senden korkmamak, ancak senin yapabileceğin bir şey! Aşk, bu kadar seyirci kalınacak bir şey olmamalı. Bütün bu anlattıklarımdan, kahverengi gözlerini sevmediğim sanılmasın. Ben, sana ait her şeyi ayrım yapmadan seviyorum. Kahverengi gözlerinden, kırmızı dudaklarına kadar. Ben, aşk denilince sadece seni gösterebiliyorum. Seninle yaşadıklarıma derli toplu bir açıklama getiremiyorum. Sen diye başlıyorum, ben bile diyemiyorum. Ve sonuç olarak anlayabiliyorum, yaşadıklarımızın ben tarafı olmayan senden ibaret olduğunu. Aşk bu kadar tek taraflı olmamalı. Gözlerinle dudakların arasındaki mesafe, beni çok ürkütüyor. Bu kadar yakın ve bu kadar uzak başka iki şey hiç bilmiyorum. Belki o yüzden seninle öpüştüğümüz zamanlar, gözlerinle karşı karşıya kalmamak için, kapatıyorum gözlerimi. Görmek istememe rağmen, içinden yüreğime geçen şehvetini, titremeni hissederek yetinmek zorunda kalıyorum, açmamak için gözlerimi. Aşk, bu kadar ürpertici olmamalı. Sana bir haber getirmek zorunda olduğum zamanlar, içim içimi yiyor. Şimdi söylesem diyorum... Kahverengi gözlerinin çatal çatal olduğu anlar aklıma geliyor. Söylemesem; ben senden hiçbir şey saklayamam ki! Söylemekle söyleyememek arasında bocalayıp duruyorum. Söyleyeceklerim iyi şeyler de olsa fark etmiyor. Aynı derin ürperti ve kahverengi gözlerinin korkusu hayatı ötelemekten öteye yapabilecek bir şey bulamıyorum. Aşk, bu kadar acı çektirici olmamalı. Sen benim en ölümcül hastalığımsın biliyorum. Senden vazgeçmek zamanları çok gerilerde kaldı. Alışkanlığım mı, kara sevdam mısın bilemiyorum . Bu ikisinin ayrımına varabileceğim zamanlar o kadar uzaktaki artık. Ne seni terk edebiliyorum, ne de gönlümce seni sevebiliyorum. Aşk, bu kadar büyük bir ikilem olmamalı. Ve aşk, yaşandıkça keyif veren bir şey olmalı. Kahverengi gözlerin öldürücülüğünden uzak, korkusuz, ürpertisiz, anlamlı olmalı aşk. Bir tutkunun ötesinde, alışkanlığın uzağında bulunmalı. Güneş gibi aydınlık, gül kadar ihtiraslı olmalı aşk. Sen bütün bunları öğreninceye kadar, benim içimde, senin peşinde olmalı aşk. Aşk, tüm bunlar oluncaya kadar... Aşkla peşinden koşturulan şey olmalı.
|