Belki de insanlıkla yaşıt olan ebeliğe artık hiç kimse önem vermiyor. Ebeliğin soyunun tükenmesiyle sezaryenin patladığı tartışılıyor.
Sezaryen mi, normal doğum mu tartışmaları süredursun, ebelerin doğumlardaki rolü gözden kaçıyor. İnsanlıkla yaşıt olan ebeliğe ülkemizde artık hiç kimse (doktorlar da dahil) önem vermezken, doğum konusunda devrim niteliğinde çalışmalar yapan dünyaca ünlü Fransız uzman Prof. Dr. Michel Odent, bazı ülkelerde sezaryen oranının yüksek olmasını, ebelerin soyunun tükenmesine bağlıyor. Yeni Aktüel dergisinin haberinde, Türkiye'de sezaryenle doğum oranlarının patlaması ile ebeliğin çöküşü arasında yakın bir bağ kuruluyor.
KADINLAR KORKUYOR Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstütüsü'nün yürüttüğü TNSA'nın (Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması) 2003 yılındaki rakamları, araştırma tarihinden önceki beş yıl içinde doğan bebeklerin yüzde 21'inin sezaryenle dünyaya geldiğini gösteriyor. 2006 yılında ise sezaryen oranının yüzde 40'lara ulaştığı, hatta bu rakamın İstanbul'daki özel hastanelerde yüzde 90'ların üzerinde olduğu söyleniyor. Bu oranın yükselmesinde, salt doğum sancılarından korktukları için sezaryeni tercih eden kadınların artışının etkili olduğu belirtiliyor. Aslında dünya genelinde de durum çok farklı değil.
DÜNYADA DURUM Dünya Sağlık Örgütü'nün 2001 yılı rakamlarına göre sezaryen oranları Avustralya'da yüzde 21, İngiltere'de yüzde 22, ABD'de yüzde 24, Tayland'da yüzde 48, Şili ve Brezilya'da ise yüzde 40. Bu oranların bugün daha da yükselmiş olduğu tahmin ediliyor. ERKEK DOKTORLAR Sezaryenle doğumun bazı ülkelerde yüksek olmasının nedenini ise Prof. Dr. Michel Odent şöyle açıklıyor: "Brezilya'dan örnek vermek gerekirse; bu ülkede ihtiyacın çok üzerinde doktor var ve bunların çoğu erkek. Sezaryen oranları ise patlamış durumda. Kısa süre önce araştırma amaçlı ziyaret ettiğim St. Petersburg'da ise gördüğüm tablo çok farklı." St. Petersburg'da tüm kadın doğum uzmanlarının sevimli büyükanne ve ebelere benzediğini, doğum bölümlerinde ortalıkta erkek görünmediğini ve ortamın alabildiğine dişil olduğunu söyleyen Prof. Dr. Odent, "Bu şehirdeki sezaryen oranları ise yüzde 10'un altında ve doğum sırasında bebek ölüm oranı ise çok düşük; binde altı" diyor. GÖZDEN KAÇIYOR Dr. Odent, bu konuda çarpıcı bir örnek oluşturan Hollanda hakkında ise, "Hollanda'da sezaryen oranları oldukça düşük. Çünkü özerk, güçlü ve iyi organize olmuş ebelerin sayısı çok yüksek" şeklinde konuşuyor. Bu tespit Türkiye'de gözden kaçan, ihmal edilen ebelik mesleğinin önemine işaret ediyor. Bebek ölüm oranlarının çok düşük olduğu Japonya'da da bebeklerin çoğu hâlâ ebeler tarafından doğurtuluyor. Türkiye'de ebelik eğitimi 1848 yılında açılan "ebe kursu" ile başladı. İlk ebe okulu ise İstanbul Tıp Fakültesi'ne bağlı olarak Meşrutiyet Dönemi'nde kuruldu. Günümüzde üniversitelere bağlı dört yıllık eğitim veren yüksekokullarda ebe-hemşire yetiştiriliyor. Ancak, özellikle büyük şehirlerde doğumlar özellikle büyük şehirlerde doğumlar sadece doktorların elinde. KİLİT NOKTADALAR Doğu illerinde ve büyük şehirlerde uzun yıllar görev yapmış emekli ebe Neriman Sarıoğlan da artık ebelere önem verilmediğini, deneyimli ebelerin neredeyse kalmadığını, doğum sürecini takip edecek ve sonrasında destek olacak iyi ebelerin de yetişmediğine dikkat çekiyor. "Akıllı doktor ebenin gözünün içine bakar" diyen Sarıoğlan, kadınların normal doğum korkusunu yenmesinde ebelerin kilit önemde olduğu belirtiyor.
BİLİNÇLENİYOR Ebelik sisteminin güçlü olduğu ülkelerde sezaryen oranlarının düşük olmasının en büyük sebebi de bu. Çünkü, bir kadın hamilelik süresince kendisine deneyimli bir ebe eşlik ettiğinde normal doğumda yaşayacağı ağrının korkusunu, doğum endişelerini yeniyor, sezaryene başvurmuyor.