İstem dışı olarak sürekli aynı şeyleri düşünen çocuk, kendini kapana kısılmış gibi hissediyor. Gördüğü tuhaf görüntüler, duyduğu anlamsız sesler ve korkular içten içe beynini kemiriyor.
Ergenlik döneminde takıntı davranışlarda kalmaz düşünceleri de istila eder. İstemediği halde beyninde tekrarlanan takıntılı düşünceler çocuğa yaşamı kahreder. Birey beynini kemiren bu düşüncelerin dikte ettiği biçimde hareket edeceğinden, istemediği halde ortaya çıkacak olan hareketi kontrol edememekten aşırı rahatsızdır. Bunlar, sürekli beyninde tekrarlayan anlamsız kelimeler, sesler, görüntü ve sayılar olabileceği gibi mikrop korkusu, bir işi gerektiği gibi yapmadığı konusunda olabilir.
KENDİNİ İFADE EDEMEZ Takıntılı birey, günlük yaşam kalitesini bozan düşüncelerin anormalliğinin farkındadır ve bunları yok etmeye çalışır. Ancak, durum çocuk için farklıdır. Tecrübesi yetişkinlere göre çok az olan çocuk, kendini rahatsız eden düşüncelerin diğerlerinde de olduğunu sanır. Bunlardan şikayetçi olmayı, dolayısı ile sıkıntısını ifade edebilmeyi düşünemez. Hangi yaşta olursa olsun, bu sıkıntılı düşüncelerin sonucunda; yalanma, yutkunma, çiğneme davranışları gibi tekrarlayıcı davranışlar ortaya çıkabilir. Bu davranışların, takıntılı davranışlardan farkı istenmeyen içsel düşünceleri bastırma çabası nedeni ile ortaya çıkıyor olmasıdır. Gerek takıntı halinde ortaya çıkan, gerekse içsel sıkıntıyı bastırmak için ortaya çıkan tekrarlayıcı davranışların engellenmeye çalışılması yanlıştır. Bu, bireyin anksiyetesini ve içsel sıkıntısını daha da artırır.
İLAÇ VE TERAPİ TEDAVİSİ Erken teşhis, doğru yaklaşım ve tedavi her hastalıkta olduğu gibi takıntılı hastalıkta da olumsuz durumları en aza indirir. En iyi yaklaşım, ilaç ve terapidir. Terapi, dikkatsizlik ve öğreneme sorununu ele almalıdır. Ancak, bunu yaparken çocuğun içinde bulunduğu depresyondan çıkmasına, dolayısı ile özgüvenini kazanmasına da yardımcı olunmalıdır. Bilişsel ve davranışsal psikoterapi teknikleri uygulanmalıdır. Ailenin ve eğitmenlerinin bilgilendirilmesi ihmal edilmemelidir. Davranış terapisi, takıntılarını fark ettirmek, takıntılı davranışlara başvurmadığında herhangi bir sorunla karşılaşmadığını birebir hissetmesine yardımcı olmaktır. Bunu yaparken anksiyeteyi kademe kademe azaltmaya özen göstermek gereklidir. Bilişsel terapide, içsel düşüncelerin dışa vurumuna çaba harcanmalı ve çocuğun bu duygu ve düşüncelerin acayipliğini fark etmesini sağlamaktır. Tedavide, takıntılı davranışların ağırlığı ölçüsünde ilaç gerekir. Düşünsel takıntıların yoğun olduğu olgularda bilişsel terapi, takıntılı davranışların yoğun olduğu olgularda davranış terapisine ağırlık verilmelidir.
ÖDÜLLENDİRME ÖNEMLİ Çocuğa, takıntılı davranışları durdurmasını telkin etmek hatalıdır. Özellikle ailelerin birer terapiste dönüşmesi için, öncelikle onların çocuğun takıntılı davranışları ortaya çıktığında uyarmaları engellenmelidir. Ailenin takınacağı en doğru davranış takıntıyı görmezden gelmek, öte yandan takıntının olmadığı durumları ödüllendirmektir.
MUTLAKA YOK EDİLMELİ Özgüvenin sağlanması ile depresyon; dikkatin sağlanması ile akademik başarısızlığın önüne geçilir. Tedavi mutlaka takıntılı hastalık nedeni ile bozulan sosyal olayları da hedeflemelidir. Bu konuda çocuğun öğretmenine de büyük görevler düşüyor.