Takıntılı davranışları anne-babası tarafından yanlış yorumlanan çocuk, kendine güvenini ve yaşam sevincini kaybeder. İç dünyasında fırtınalar koparken; anlaşılamamak onu boğar!.
Endişeli çocuk davranışları, yetişkinlerce yanlış yorumlanır. Bütün olup bitenlere yetişkinler anlam veremez. Kaybetme korkusu yaşayan çocuğun sürekli sevilip sevilmediğini sorgulaması ailesi tarafından 'onu sevmemizi istiyor', sarılıp öpmesi, 'bizi seviyor', okul saatinde başınınkarnının ağrıması 'okulu sevmiyor' şeklinde yorumlanır. Bu yanlış yorumlar çocuğun geleceğini tehdit eder. Öte yandan, sıkıntıdan boğulan çocuk tam anlamı ile bunalır. Kendine güvenini ve yaşam sevincini kaybeder. Hiçbir şeyden mutlu olmayan kendisi huzursuz olduğu gibi çevresindekileri de huzursuz eden bir çocuk olur. Akademik başarısı düşer. Sınıftaki garip ürkek hali daha da alay konusu olmaya, arkadaşları tarafından dışlanmaya başlar. Bunlar yetmezmiş gibi bu sefer de ailenin 'ders çalış baskısı yoğunlaşır.
Objeler değişebilir Takıntı hastalığının belirtileri zaman içinde değişiklik gösterebilir. O nedenle, takıntı davranışlarını uyaran objelerin ortadan kaldırılması bir çözüm değildir. Çocuk yeni bir obje yaratabilir. Üstelik ilerleyen yaş ile birlikte de takıntılı davranışlarda değişim ortaya çıkabilir. Bebeklikte başlıyor Çocukluk takıntıları yaş ile değişik biçimlerde ortaya çıkar. Beş yaşında farklı belirtiler veren hastalık, 10 yaşında ve ergenlikte daha başka kendini gösterebilior. Süt çocukluğu (0-2 yaş) döneminde takıntı davranışları; bebek tırnağı ya da saçı kesilirken, banyoda başına su dökülürken etinden et koparılmışçasına ağlar. Özellikle bir yaşından itibaren gece uykuları bozulur. Çocuk sık sık uyanır. Uyandığında doğal olarak anne susamış ya da acıkmış olabilir diye bebeğine su ya da süt verir. Amaç, annesinin varlığını kontrol etmektir. Bu davranışları gösteren bir çocuğun kendi odasında yatırılmasında ısrarcı olmak anksiyeteyi artırır. Çocuk ağlar ağlar sonunda susar. Bu durum 'yalnız yatmaya alıştı' olarak yorumlanır. Oysa, çocuğun ağlamayı kesmesi çaresizliğinin işaretidir. Çaresiz çocukta depresyon ortaya çıkacak, anneye olan güveni oluşamayacak ve bağlanma mekanizmaları örselenecektir. Bu durumda, çocukta zihin dahil lisan gelişmesi duraklayabilir ve hatta gerileyebilir. İki-üç yaşlarında takıntı davranışları; çocuk banyo yapmak, bazı ortamlarda bulunmak, sofraya oturmak ya da kakasına ilişkin bazı davranışlar gibi özellikle gündelik rutin olaylar sırasında kıyamet koparır. Beklentilerinin karşılanıyor olacağından emin olmak ister. Davranışları inatçılık, huysuzluk, şımarıklık olarak yorumlanır. Önceleri, alttan alınan ve çocukluğuna verilen bu ısrarcı tutumu, giderek ailenin içinden çıkamayacağı boyuta ulaşır.
Çocuğu hırpalıyor Anne-baba gerginleşir. Bu onların davranışlarına yansır. Çocuğa sert davranmaya, hatta onu hırpalamaya başlarlar. Oysa, çocuğun gerginleştiği durumlarda; sertleşmek yerine, yumuşak bir tavırla emniyette olduğunu hissettirmekte yarar vardır. Dört-altı yaşlarında takıntı davranışları; çocuğun oyunlarına yansır. Oyuncakları ile oynamaktan ziyade onları inci gibi dizer. Oyuncak biriktirmeye, onları saklamaya başlar. Oyuncaklarının başkaları tarafından ellenmesine şiddetle karşı çıkar. Bu çocukluk kıskançlığı olarak yorumlanır, gülünür geçilir ve üzerinde durulmaz. Özellikle üç yaş civarındaki çocuğun kendi farkındalığını kazanması ile birlikte ortaya çıkan ve olması gereken sahiplenme davranışları, takıntılı paylaşmama davranışları karıştırılmamalıdır. Takıntılı davranışta, çocuk oyuncaklarını toplamadan oyununu bırakamaz; toplama biriktirme davranışları da görülür.