Derdini anlatamaz
Aşırı tertip ve düzen, tekrar tekrar kontrol etme, defalarca el yıkama gibi pek çok farklı davranışlar sergileyen çocuklar 'takıntı' hastalığının pençesinde kıvranıyor.
Çekingen-pısırık, ama beklenmedik durumlarda inatçı, hırçın ve saldırgan olan, kısacası özgüvensiz davranışlar sergileyen çocukların bu duruma gelmelerinin nedenlerinden birisi de takıntı hastalığıdır. 10 yaş civarındaki çocuklarda ortaya çıkan bu hastalık kızlara oranla erkeklerde iki kat daha fazla görülüyor. Çocuğun hayatını olumsuz etkileyen hastalık konusunda ailelerin çaresiz olmadıklarını söyleyen Pediatrist Nörolog Prof. Dr. Sabiha Paktuna Keskin, 'Davranışların dili; davranışlara bakarak değil, nedenlerini anlayarak çözülür' savından yola çıkmak gerektiğini belirtiyor. Prof.Dr. Keskin, özgüvensiz çocuk, yani takıntı hastalığının beyinden başladığına dikkat çekiyor.
BEYNİN ROLÜ "Beyin adaptasyon organıdır. En önemli fonksiyonu bireyin çevreye adaptasyonunu sağlamaktır. Bunun için çeşitli mekanizmalara sahiptirdiyen Prof.Dr. Keskin, beynin sahip olduğu adaptasyon sistemlerinin bireyin içinde bulunduğu şartlara uyum sağlamakta yetersiz kaldığında anksiyete (içsel korku), dolayısıyla takıntılı hastalık belirtilerinin ortaya çıktığını vurguluyor. Bir başka deyişle, birey huzur bulduğu ortamlarda bulunduğu, yani gerilmediği sürece takıntılı davranışlarında azalma görülüyor. Nitekim, takıntılı hastalığın belirtilerinin genellikle ruhsal sıkıntılara eşlik ederek arttığı belirtiliyor. Sonuç olarak, takıntı hastalığı beynin özellikle serotonin molekülünün kullanıldığı alanlardaki hücresel ya da fonksiyonel bir sorun varlığında ortaya çıkan, kalıtsal nedeni yüksek ruhsal bir sıkıntı halidir.
DÜŞÜNSEL BASKI YAŞIYOR Takıntılı hastalıktan yakınan çocuk, anlamsız ve tekrarlayıcı duygu ve düşüncelerin adeta esiri oluyor. Bunlartemizlik konusunda mikropların istilasına uğramak olabileceği gibi, kendine ya da aile bireylerine bir felaketin musallat olacağı şeklinde de görülebiliyor. Bu düşünsel baskıyı kontrol edememekten dolayı çocuk korku duyuyor. Bazı hareketleri, usulüne uygun tekrarladığında içindeki sıkıntıyı bu şekilde azaltabileceğine inanıyor. Kendince belirlediği gibi davranışlara tekrar tekrar başvurarak, düşünsel boyuttaki felaketleri bertaraf etmeye çalışıyor. Bu, öylesine baskılayıcı bir duygu oluyor ki, çocuk bu davranışları belli bir düzende tekrarladığında rahat bir nefes alabiliyor. Bu tekrarlar saatlerce sürebiliyor. Yani, gerek içsel sıkıntı (kuruntu), gerekse bu sıkıntıyı bertaraf etmek amacı ile çocuğun yöneldiği takıntılı davranışlar, onun gündelik yaşam kalitesini bozacak kadar sıkıntı yaratıyor.
BELİRGİN DAVRANIŞLAR Bu davranışlar arasında en sık görülenler; aşırı tertip ve düzen, tekrar tekrar kontrol etme, aşırı temizlik, defalarca el yıkama, obje biriktirme, sayı sayma, içinden azı sözcükleri mırıldanma, tahtaya vurma, kulak çekme, belli ayak ya da eli kullanarak bir işe başlama sayılıyor. Sonuç olarak bu içsel kuruntu hali ve tekrarlayıcı davranışların baskısı çocuğun yaşam sevincini, özgüvenini, arkadaş ilişkilerini, dikkatini, dolayısı ile akademik başarısını etkileyecek boyutlara ulaşabiliyor. Çocuklar takıntı hastalığını yetişkinlere göre çok daha sıkıntılı yaşıyor. Çünkü içsel sıkıntılarını dile getiremiyor, çevresinde anlaşılamıyor. Anlaşılamamak ise çocuğun içindeki sıkıntıyı daha da artırıyor. Hatta, inandırıcı olamamak bir süre sonra çocuğun özgüvenini örseliyor.
|