Derin devlet muhabbeti
Bendeniz, bilmem şu kadar faili meçhul cinayet dosyasının hâlâ faili meçhul kalmakta olduğu bir atmosferde yaşadığım cihetle, derin devlet tartışmalarına ve dahi derin ilişkilerin ortaya çıkartılması taleplerine katılmamazlık edemem. Fakat yine bütün kalbimle şunu söylemeliyim. Her büyük cinayetten sonra sanki yeniden mevsimi gelmiş gibi derin devlet muhabbetlerine girişmenin de, kusura bakmayın ama bir miktar havanda su dövmek anlamına geldiğini düşünüyorum.
***
Böyle yaklaşmamın bir diğer dinamiği de şu: Aslında, bildiğiniz normal devlet zaten normal yaşam şartlarında bile birey karşısında üstün, hakim, egemen ve muazzam bir imtiyaza sahiptir. Türkiye'de yürürlükteki bütün yasalarda, Anayasa dahil, birey devlet dengesinin, birey aleyhine bozuk olduğu çok açık. Bu böyle, vallahi ben uydurmuyorum.
***
Hal böyleyken, halkımız da bu durumdan pek şikayetçi değil, alan memnun veren memnun, hatta devlete tapınmak en içselleşmiş duygudur, diyerek ihaleyi halka şutlamayı düşünmem. Mesele şudur: Bizim devletimizin zihinsel yapısı, duruşu ve yasal olanakları bakımından, her an, her saniye bir şekilde derinleşmeye zaten elverişli görünüyor. Herhangi bir olgu veya süreç karşısında, bir bürokratın, bir yetkilinin veya bir makam sahibinin, kurmuş veya kuracağı ilişkiler açısından ne kadar derinleşebileceğini ve sonra da yüzeye dönebileceğini kestiremezsiniz. Bu, görünüşte meşru ve yasal olanın, bir süre için yasadışına çıkabilmesi ve meşruiyetini yitirmesi anlamındadır.
***
Zannetmeyiniz ki, derin devlet, seçilmiş ve belirlenmiş bir ekip olarak derinlerde bir yerde ikamet etmektedir. Hayır, derin denilen kuvvet, normal şartlarda meşruiyet ve yasallık içindedir. İşin en zor tarafı da, istediği zaman yüzeye dönebilmesi veya zaten yüzeyde görünüyor olmasında yatıyor. Hani ararken, bilinsin diye söylüyorum. Avanak gibi yerde veya gökte aramayalım diye...
|