Her şey aynı
Her şey birbirine karışıyor her zaman olduğu gibi. Bir siyasi cinayetin ardından yaşanan süreç hiç değişmiyor. HrantDink'inöldürülmesininardındanyaşananlarabakarmısınız? UğurMumcukatledildiktensonrayaşananlardannefarkıvar? İçi boş cümleler kuran devlet yetkilileri, cenaze sonrası çıkan tartışmalar, cenaze sırasında söylenenlere eleştiri getiren ve aslında içlerinden "İyioldu" diyenlerin cümleleri, cenazeyi kendi siyasi çıkarlarına alet etmek isteyenler. Hepsi aynı. Birbirlerine demokratik olmamak konusunda eleştiri getirenlerin hallerine bir bakın. TercümanGazetesi"KatilErmeni"diyebaşlıkatıyor. Sözüm ona kelime oyunu yapıyor. Böylece Dink'in öldürülmesinde sakınca görmeyenlere mesaj vermiş oluyor. AgosGazetesi buna tepki veriyor. "Böyleşeyolurmu?" diyerek Tercüman'ı yakıyorlar. Halbuki o Tercüman'ın iç sayfalarında MehmetAyan'ın Hrant Dink için yazdığı güzel bir yazı vardı. Ülkenin düşünen ve düşüncelerini şiddetle değil konuşarak ifade eden aydınını kaybettiğini yazmıştı. Agos o gün Tercüman'ı yakarak bu düşünceleri de yaktı. Tercüman ne kadar yanlış yaptıysa Agos da o kadar yanlış yaptı. Sorumlular kim diye araştırılma yapılmaya başlandı. Maşalar bulundu. Arkasındakiler bulunacak mı diye herkes merak etti. Sonra TrabzonEmniyetMüdürüveValisi yerinde bir kararla görevden alındı. CanDündar Cumartesi günü Milliyet'te görevden alınan EmniyetMüdürüReşatAltay'ın geçmişini yazdı. Neden ısrarla beş yıllık periyotlarla Türkiye'de aynı olayların yaşandığının yanıtı ReşatAltay'ın geçmişinde saklı. CanDündar'ın yazısının bir bölümüne yer vermek istedim kendi köşemde. Çünkü Türkiye'nin yakın tarihidir Altay'ın geçmişi. Yakın ve kanlı tarihi. Bu arada İçişleriBakanıAbdülkadirAksu'nun özellikle bu göreve Altay'ı atadığını hatırlatırım. BakınnelerihatırlatıyorDündarbizlere; 16Mart1978Perşembegünü... Öğleyin... İstanbulÜniversitesiçıkışında100kişiliköğrencigrubununüzerinebombaatılıyor.7ölü,47yaralıvar.Esmer,kısaboylu,hırkalıbombacı,TNT'yisolcugrubunüzerineatıpüniversiteninmerdivenlerindenkaçıyor.ÖğrencilerkaçışırkenBeyazıtKütüphanesiönündenotomatiksilahlarlayaylımateşiaçılıyor.Gençlerdepolisdeyerekapaklanıyor.Ayağakalktıklarındapolissaldırganlarıtakipiçinfırlıyor. Arkadanbirses:"Geridönün"diyebağırıyor.Polisgeridönüyor.Katillerkaçıyor.GeridönenpolislerdenbiriYahyaGergin...Olayınayrıntılarınıyıllarsonra32.Gün'denRıdvanAkar'aanlatıyor.Meğernormalde30-40polisingörevyaptığıkapıdaogünsadece9polisgörevlendirilmiş.Faillerikovalarkenkendilerine"Geridönün"diyebağıranamiriaraştırmış.OkomiseryardımcısınınadıReşatAltay'mış.
***
Belki o günü yazar Altay anılarında... Sonra bandı 14 yıl ileri sarar: Nisan1992... Çiftehavuzlar'da bir örgüt evi... 3 Dev-Sol militanı kıstırılıyor. İstense beklenip teslime zorlanabilirler. Ama hayır; polis evi basıyor ve 3'ünü de öldürüyor. Bu yargısız infazın ardından 22 polis hakkında "kastenadamöldürmek" suçlamasıyla dava açılıyor. Daha sonra "Zor kullanma yetkilerini kullanmışlardır" diye beraat eden sanıklar içinde ileride Susurluk davasında tanıyacağımız isimler var: İbrahimŞahin,AyhanÇarkın gibi... Tanıdık bir polis daha var: Reşat Altay.
***
Ne kadar renkli anılar bunlar... 4 yıl daha geçiyor... Sayfalar çevriliyor... 3Kasım1996... Susurluk skandalı patlıyor. Kazada ölen AbdullahÇatlı'nın bütün ilişkileri ortaya seriliyor. Çatlı'nın telefon kayıtları incelemeye alınıyor. Ve şaşırtıcı sonuç ortaya çıkıyor: Kırmızı bültenle aranan Çatlı, İstanbul Emniyet Müdürlüğü, Terörle Mücadele Şubesi'nin müdürüyle beş kez telefonla görüşmüş. Kimvarşubeninbaşında? Doğrutahminettiniz: ReşatAltay...