Bir zamanlar böyle değildi tribünler. Derbiler genellikle İnönü'de oynanır ve konuk takım ya da ev sahibi takım diye kimse kimseye yer ayırmazdı. Sokak kavgaları sonucu kapılırdı İnönü'nün kapalısı. Bugünkü Çarşı'nın temelini atanlar da, o tribün kavgasından çıkıp gelen Beşiktaşlılar'dır. Önce tribünü kaptırmamak için bir araya geldiler sonra kendilerini aştılar, haklı bir üne kavuştular. Bugün artık Edirne'den Kars'a, Berlin'den, Londra'ya kadar her yerde "Çarşı" yazan bir duvar görmek mümkün. O tribün fonomenleri bir çok ilke imza attılar. En güzel marşlar o yüreklerden çıktı. Yıllar önce Aldırma Gönül vardı dillere destan, anında Aldırma Kartal oldu. Nazım'ın şiirini tribün bestesi haline getiren de yine onlardı. Bakmayın siz tribün dinlemez, gazete okumazların o besteyi Fener marşı diye dokuz sütun manşet yapmalarına. Çarşı özeldir. Yıllar önce Lüleburgaz iki büyüğü yerle bir etmişti. Fenerbahçeli dostlar üzülmekle yetinirken Beşiktaş tribünleri sahaya sırtlarını dönerek bir ilke imza attılar. Üzülürken ders de verdiler kendi futbolcularına. Meraklısı arşive girip Fenerbahçeli üstadımız rahmetli İslam Çupi'nin kaleminden okusun o maç günü İnönü'de yaşananları. Kimi zaman Fenerbahçeli dostlara, "Korkak tavuk Ortega" pankartı astırdılar, kimi zaman "Ruhumuz yeter" diyerek boş tribünleri yürekleriyle doldurdular! 100. yılda yaşanan şampiyonluk sonrası yaptıkları 2 kilometrelik bayrakla bir kez daha gönülleri feth ettiler. Farklıdır Çarşı, hem de çok farklı... Beşiktaş'ın yenilmez yüreğini simgeler kapalının ortası. gazeteci gözüyle TURGAY DEMİR/FOTOMAÇ GAZETESİ YAZARI