Baktın deli Gel beri
Başlıktaki sözün doğrusu "Baktın deli, dön geri" şeklindeydi. Ama fikirlerle birlikte deyimler de değişti. Delilikle ilgili çok tarif vardır da benim bildiğim hiçbiri delilere iltifat etmez. O nedenledir ki tez zamanda akıl yoksunluğunu övücü sözler üretmek gerekir. Çünkü artık ne kadar dangalak, o kadar şak-şak... Öncelikle anladık ki öyle her konuda düşünmeyeceksin, düşünüyorsan da söylemeyeceksin... Yoksa 17'lik çocuklar bile sana 'cızzz' yapabilir. Hadi diyelim, fikrini ve dilini kapalı devreye aldın... Bu kadarı da yetmez. Üstünle başınla, saçınla bakışınla her ideolojinin insanından bir parça taşıyacaksın. Misal bıyıklarını hediye paketi gibi dudaklarının sağınan solundan sarkıtacaksın. Sonra da kulağına ve burnuna 3'er tane küpe takacaksın. Maksat, her durumda paçayı kurtarabilesin. Birine yaransan, öbürünün senden nefret etme ihtimali varken, bu durumda en avantajlı kişiler deliler görünüyor. Ne kadar beyin fukarası varsa, bir bakıyorsun herkesin gönülünü fethetmiş. Ne kadar da beyni çalışan insan varsa, sanki herkesin tavuğuna "Kışt" demiş...
***
Teşbihte hata olmazmış... Halkımıza, "Son dönemlerde en çok güldüğünüz isim kim?" diye sorsanız büyük bir çoğunluk "Ajdar" cevabını verir. Bugüne dek her programa katılan, rakipsiz Hiper Star olan, "Nane" diyerek insanları güldürebilen tek insan, bir dizide işkence aracı olarak gösterilmesine rağmen yine de sempati kazandı. Son olarak malum bir gazete, Orhan Pamuk, Sezen Aksu gibi ünlü değerleri bir günlüğüne genel yayın yönetmeni yaptı. Bir başka gazetenin ünlü köşe yazarı da bu iş Ajdar'a verilirse çok daha fazla satış olacağını ileri sürdü. Yalan mı? Doğru... Çünkü Ajdar, her ne kadar "Ha ha ha, adama bak" diye alay edilse de herkesin delileri ne kadar çok sevdiğini kanıtladı. Belki kendisi herkesten daha akıllıydı ancak toplum onu kendisinden daha akılsız bulduğu için sevdi.
***
Hep söylerlerdi, "Dam altı delileri çoktur" diye... Ama insanların deliye bu kadar aç olduğunu kimse bilemedi... Meğer herkes "Bir deli çıksa da gülsek, eğlensek" diye beklermiş, kestirilemedi... Bu nedenle artık aklı bir kenara bırakıp deli olmanın vaktidir. En fazla 46 No'lu raporunuz olur. Ama kimse size kızmaz, küsmez, dövmez, sövmez. Bir sempati, bir ilgi... Dahisi gelse sizi geçemez... Birileri okur, üretir, bir gazeteye renk katmakla görevlendirilir. Onların yanında adı geçen kişi de siz olursunuz. Zaten gündelik hayatta da bu işler böyle yürümez mi? Kim kendisinden daha akıllısını, daha başarılısını, daha güzelini sever? Ya da kim, bulunduğu ortamda ikici olmak ister... Deliler prim yapıyorsa akıllıların marifetidir... Bu sebepledir, deli ile akıllı her zaman ve koşula göre değişir...