Bir zamanlar Köy içi derlerdi. Lideri de Balıkçı Tevfik ile koca kafa Sabahattin'di. Sonra sahneye Sedat Kesen ve Çoşkun Ergün çıktı. Bir de Emin Bengisu.. Köy içi dönemi bitti, Çarşı dönemi başladı. Beşiktaş globalleşti. Çarşı'nın lideri Çarşı ruhu taşıyanlar oldu. Artık; Serencebey yokuşunun çocuklarının dönemi bitti. Abbas Ağa Parkı çocuklarının dönemi de bitti. Yenimahalle, Muradiye çocuklarının dönemi de bitti. Efsane Başkan Süleyman Seba'nın ısrarla söylediği; Valide Çeşme'den su içmeyen, Has bahçe fırınından ekmek yemeyen Beşiktaşlı değildir..." sözü de artık geçerli değil. Peki ne geçerli? İnönü'nün kapalısının iki direği arasından çıkıp tüm Dünya'ya yayılan bir ruh artık geçerli. Bu ruhunu adı Çarşı ruhudur. Nereye bakarsanız bakınız Çarşı'yı görürsünüz. Adana Çarşı.. İzmir Çarşı... Ankara Çarşı... Hatta; Berlin Çarşı bir yaşam biçimi oldu. Çarşı ruhunda asla isim yoktur. Kişiler yoktur. Şu vardır: Beşiktaş'a kutsal bir inanışla yürekten bağlılık. O formayı giyene değil o formaya kutsal bir inanışla bağlılık. Beşiktaşlı için gerisi teferruattır!... İsim babası olduğum; Çarşı, Beşiktaş'ın cesur yüreğidir sözünü şunun içini söyledim. Avni Aker'e gidilemediği günlerde..Çarşı'nın 12 cengaveri Faroz'dan yürüyerek gitti. Bu bir cesaretti. Bu bir rakibe saygıydı. Bu bir asla teslim olmamaktı... Özel bir not: Geçen gün bir İngiliz TV kameramanı ile bir reklam çekiminde tanıştım. Cebinden çıkardığı Beşiktaş anahtarlığını bana gösterip ölümüne Beşiktaş dedi. Tek kelime Türkçe bilmeyen bu İngiliz kameraman İngiltere'de ki evimde TV'den Pascal Nouma'yı izleyince işte benim dünyamda bu futbolcu olmalı dedim. Sonra Beşiktaş Chelsa'yı yenince işte benim takımım dedim. Taraftarı olduğum Totenham ile İstanbul'a geldim ve Çarşı'yı görünce işte benim taraftarım dedim. Sonrası mı!... Bir Türk gazeteci ile bir İngiliz kameraman iki Beşiktaşlı olarak sarmaş dolaş oldular!! KAZIM KANAT/ SABAH GAZETESİ YAZARI