Düşük kiloda dünyaya gelen prematüre bebekler körlük tehdidiyle karşı karşıya. ROP denilen hastalık bebeklerin hayatını karartıyor....
İnsan hayatının dönüm noktalarından biridir çocuk sahibi olmak. Her ebeveyn, minik yavrusunu kucağına aldığı an yaşadığı duyguyu, ömür boyu unutamaz. Bebekleri prematüre doğan anne-babalar ise yorucu bir maraton yaşar. Onlar için en önemli şey bebeğin yaşamasıdır. Gelişen tıp teknolojisi sayesinde günümüzde daha çok bebek yaşatılıyor. Ancak bu olumlu gelişme beraberinde, erken teşhis edilmediğinde her iki gözde de körlüğe yol açan 'Prematüre Retinopatisi' hastası bebeklerin sayısında artışa neden oluyor. Dünya Göz Hastaneleri Medikal Direktörü Prof. Dr. Hayati Tolun, hastalığın körlüğe dönüşmesini engellemenin tek yolunun erken teşhis ve tedaviden geçtiğini belirtiyor.
DAMARLAR GELİŞMİYOR Prof. Tolun'un verdiği bilgiye göre, bebeklerin gözlerindeki damarlar, doğuncaya kadar gelişiyor. Erken doğan bebeklerde bu gelişme tamamlanmadığından, doğduktan sonra da devam ediyor. Prematüre bebekleri yaşatmak için yüksek konsantrasyonlarda verilen oksijen, gözdeki damarların anormal gelişmesine sebep oluyor. Bunun sonucunda ise damarlanması tamamlanmamış bebeklerin retinalarında kısaca 'ROP' denilen 'Prematüre Retinopatisi' hastalığı meydana geliyor. Bu hastalık, erken dönemde tedavi edilmediğinde her iki gözde de körlüğe yol açıyor. Hastalığa yakalanan bebek sayısındaki yükselişe rağmen Türkiye'de çok az sayıda hastanede tedavi yapılabiliyor.
ERKEN DOĞUM RİSKİ Normal bir gebelik 40 hafta ya da 280 gün sürüyor. Eğer 37 hafta tamamlanmadan önce doğum gerçekleşirse, bebek prematüre kabul ediliyor. 2.500 gramdan az doğan bebeklere, 'düşük doğum ağırlıklı bebek' deniyor. Bu bebeklerin üçte ikisi prematüre olarak tanımlanıyor. 'Prematüre Retinopatisi' daha çok 1000 gramdan düşük kiloda dünyaya gelen bebeklerde görülüyor. Bu nedenle 1500 gramın altında ve 32'nci haftadan önce doğmuş tüm bebeklerin mutlaka ROP muayenesinin yapılması gerekiyor. Yeni doğan bebekler konusunda uzmanlaşmış çocuk doktorları ve oftalmalogların birlikte çalışması ile ROP'un erken tanı ve tedavisi mümkün oluyor. Öte yandan, bebeklerde rastlanan akciğer, kalp-damar rahatsızlıkları, ağır enfeksiyonlar ve beyinde yaşanabilecek problemler de 'ROP' riskini artırıyor. Tedavi edilmeyen bu hastalık, geç kalındığında körlüğe yol açıyor.
GÖZ TANSİYONU Göz tansiyonunun (Glokom) yeni doğan dönemi, bebeklik ve erken çocukluk döneminde ortaya çıkabilen bir türü bulunuyor; buna 'konjenital glokom' deniyor. Yeni doğan bebeklerde görülen önemli hastalıklardan biri de doğuştan glokomdur. Bu hastalık başlangıçta belirti vermediği halde ilerledikçe bebeğin gözünün büyümesi, ışığa bakamama, sulanma gibi belirtiler veriyor. Tedavi edilmediği takdirde hastalığın ilerleyen dönemlerinde, gözün saydam tabakasının zamanla bulanıklaştığı ve giderek beyazlaştığı görülüyor. Bu durumda bebek, giderek görmesini kaybediyor. Hastalık başlangıç döneminde tanısı konulduğunda yapılacak ameliyatla göz tansiyonu düşürülüp, görme kaybı önlenebiliyor. Fakat doğuştan glokomlu bebeklerde, ameliyattan bir süre sonra göz tansiyonu tekrar yükselip, tekrar ameliyat gerekebiliyor. Bebeklerde görülen glokom, yetişkinlerde görülene oranla daha inatçı olup bazen birkaç ameliyat yapılabiliyor. 10 bin doğumdan birinde görülen glokomun yüzde 65'ini erkek çocuklar oluşturuyor. Vakaların yüzde 75'inde iki göz birden bu hastalığa tutuluyor. Bulguların başında korneal buğulanma (saydam tabakada bulanıklık) geliyor. Beraberinde, gözyaşı artışı, ışığa hassasiyet ve göz kapaklarında spazm oluşuyor. Göz tansiyonunun yükselmesi sonucu göz küresi büyüyor. Tek taraflı olduğunda daha çabuk fark ediliyor. Cerrahi tedavi gerektiren glokom, uzun süre takip ediliyor. Glokomun hangi türü olursa olsun, görmeyi kalıcı, geri dönüşümsüz olarak harap etme potansiyeli bulunuyor. Bazen ilaçlarla, bazen ameliyatla, bazen de lazerle tedavi ediliyor.