Savaş jetlerini uçuran motor, bu Rolls-royce'u uçurmuyor ama kaçırıyor. Aristokrat havası, ağır görünüşüne rağmen Rolls-royce Phantom bir cabriole'den daha fazlasını sunuyor....
Rolls-royce, Avrupa aristokrasisi için azametli, lüksle donatılmış otomobiller yapıyordu. Aynı zamanda havacılık endüstrisine çelik kanatları uçuran süper motorlar üretiyor. Dünya denizlerini dolaşan şık ve dev yatların motorları da çoğunlukla Rolls-royce imzalı. Otomobil bölümü Alman BMW'ye satıldı. BMW'nin işi çok. Rolls-royce uzun bir bekleme dönemine girdi. Bu durgunluğun ardından yeni Phantom yaratıldı. Phantom, gerçek Rolls-royce ruhunu taşıyan bir otomobil. Sir Henry Royce'un yönlendirici prensipleri, "Yaptığın her şeyde mükemmel için çabala, hazırdaki en iyiyi al ve daha iyi yap. İyi yoksa, kendin tasarla" ile yola çıkan mühendislik ekibi, işe boş bir sayfayla başladı ve eşsiz kalitede, kral ve kraliçelere layık mükemmel bir el yapımı otomobil yarattı. Phantom, çok hafif alüminyum gövdeye, muazzam güç ve tork üretebilen bir V12 motora sahip. Her santimiyle tam bir Rolls-Royce.Tasarımcılar bu otomobil için 1930'ların Phantom 1 ve 2 modellerini, 1950'lerin Silver Cloud ve 1960'ların Silver Shadow modellerini örnek aldı. İçeride kaliteli deri ve kaşmir kullanılarak yalın, ancak sorgulanamaz bir kalitede oluşturuldu. 6.75 litrelik V12 motor, sağladığı muazzam güçle Phantom'u 0'dan 100 kilometre sürate 5.9 saniyede çıkarıyor. Üstü açılabilen bu otomobilin maksimum sürati 240 kilometre/saat. Phantom, Rolls-Royce ismini mükemmel tasarım, mühendislik ve teknolojisiyle 21. Yüzyıl'a taşıyor. Kısaca, BMW, durdu durdu turnayı gözünden vurdu.