Vurun abalıya
"Popstar" misali yarışmalarda açık bir gerçek var ortada, artık kabul edelim. Bu yarışmalar yetenekten öte, boş umutlar pompalıyor. Otel kapılarında sabahlayan gençlerin aklındaki tek şey para ödülünü kazanabilmek, yarışmanın rüzgarıyla şöhrete tutunup sıkıntılarını alt edebilmek, ekonomik uçurumları son hız aşıp iyi koşullarda yaşayabilmek. Yeteneklerinin, sanat aşklarının takdir görmesi palavra. Peki, birey olarak baktığımızda haksızlar mı? Hepimiz yarışmalarda acıklı hikayelerini dinlediğimiz insanlarla birlikte gözyaşı döktük. Bu hikayelerin prim yaptığı, oy topladığına kanaat getirmiş olmamız gerçekleri değiştiriyor mu? Hasret'ten önce de acıklı yaşam öyküleri vardı, Hasret'ten sonra da olacak. Hasret'in günah keçisi seçilmesi düpedüz haksızlık. Gencecik bir kız var ortada. Muhtemelen birkaç ay sonra kimse adını hatırlamayacak. Adını hatırlayamadığımız nicesi gibi. Hasret kadın değil de erkek olsaydı, eminim birileri "Amanerkeklikgururuylaoynamayalım,rencideetmeyelim" diyecekti. Ama Hasret anneciğiyle ayakta kalmaya çabalayan, sahipsiz bir genç kız. Yani vurun abalıya...