Son randevu!
İlk randevusuna koşarak gelir dünya. İnsanoğlunun masumiyet kundağında verdiği sözü unutmadığı için. Her şeyden önemlisi, insanların hemcinsleriyle konuşarak anlaşacağından şüphe duymadığı için. Kucağını açar dünya, nimetlerini sunar. Dünya yemekle bitecek gibi değildir, üzerinde tepinmekle ezilecek gibi değildir. Öyle zanneder insanoğlu. Ve her geçen gün biraz daha insanlığından çıkar.
*** İkinci randevusunda güvenini yitirmiş biçimde bekler dünya. İnsanın elindeki kire bakar, azalan insanlığa, çoğalan günahlara. Taşlaşan yaşamda, dengeyi bozduğu için sitem eder usulca. Toprak ananın elinde diri olması gerekenlerin, insanların elinde ölmesi, dünyanın keyfini kaçırır. Denizdeki son balığa, ağaçtaki son yaprağa göz diker insanoğlu. Gözü doymaz, ruhu açtır.
*** Sonraki buluşma pek iç açıcı geçmez. Karşı koymanın dayanılmaz zevkinden, dünya da nasibini alır. Dumanına boğar insanoğlunu. Sunduğu o muhteşem renkleri, koyu renklerle takas eder. Tadını değiştirir, ekmeğin, suyun, bitkilerin. Toprak anayı salıncakta sallar gibi sallar. Kendi mikrobunu iade eder insana..
*** İşaretler gönderir dünya, öğrencisine öğrettiklerini seyreder. Yağmurlar azalmış, küresel ısınma çoğalmıştır, gökyüzü mutlu sanılır. Ormanlar kesilmiştir, bir ağaç eksildikçe orman eksilmez sanılır.
*** Şimdi ağzını kocaman açmış, son randevusunu bekliyor dünya. İnsanoğlu ile aşkını rafa kaldıran dünya Şu sıralar yeni bir şans için ağlayan meleklerin gözyaşlarında yıkanan dünya. Dünyanın, insanoğlu için nasıl kin bilediğini, meleklerden iyi kim bilebilir ki! Sahi ya, bu mevsimde bu ısı... Sizce garip değil mi?
|