ÇERKEZ toplumsal yaşamında en saygın yer önce kadınlara, sonra da konuklara aittir. Kadın dövmek, aşağılamak ve incitmek affedilmez bir ayıptır... Takvim, Kafkas Kartalları Çerkezler yazı dizisi ile tarih perdesini aralıyor...
***
Kafkasya'dan Anadolu'ya
Takvim, yüzyıllar öncesinden başlayarak tarih perdesini aralıyor ve Çerkezler sahneye çıkıyor İşte Kuzey Kafkasya'dan başlayan savaş ve sürgünlerle dolu bir kültürün, Çerkezler'in hikâyesi.
Anadolu toprakları yüz binlerce yıldır, birbirinden farklı kültürlere evsahipliği yapmaya devam ediyor. Laz'ından Ermeni'sine, Kürt'ünden Süryani'sine kadar birçok kültür, barış ve huzur içinde aynı güneş, aynı su ve aynı havanın şahitliğinde hayatı paylaşıyor. Ve bu ortak ve mutlu hayatın bir kolunu da Çerkezler oluşturuyor. İşte güzel kadınları, birbirinden nefis yemekleri ve dansları ile Türk kültürünün en renkli kısmını oluşturan Çerkezler'in tarihteki yolculuğu... Çerkezler, bugün başta Türkiye olmak üzere 40 ayrı ülkede yaşıyor. Bilinen tarihleri MÖ 6000 yılına kadar uzanan Çerkezler'in Diaspora'daki nüfusu (Herhangi bir ulusun anayurtları dışında yaşadıkları yer), anayurtları Kafkasya'da yaşayanlardan fazla. Son yıllarda Abhazya ve Çeçenistan'daki savaşlarla yeniden gündeme gelen Çerkezler, pek bilinmese de dünyanın en büyük dramlarından birini yaşadı. 142 yıl önce anavatanlarından sürülen 2 milyona yakın Çerkez'in yarıdan fazlası savaşlarda ve göçte can verdi.
HAPİSHANESİ OLMAYAN HALK Çerkezler'de İngilizler'in "Common Law" dedikleri yapıya benzeyen, yazılı olmayan tarihin süzgecinden geçmiş bir çeşit sözlü kanunlarla bu kanunların toplumsal yaptırımları vardır. Alman literatürüne de "Adygejısches Ehrenkodex" adıyla geçen ve Khabze adı verilen bu kanunlar, bireyin toplum içindeki tutum ve davranışlarını belirleyen dürüstlük, saygı, yardımseverlik, eğitim gibi ana değerlerdir. Çerkezler'de kararlar, Khase denilen toplantılarda, Thamate adı verilen bir kişinin başkanlığında demokratik bir ortamda herkesin fikri sorularak alınır. Bu nedenle Çerkezler'in anavatanlarından sürüldükleri 1864'e kadar hapishaneleri yoktu. Çerkezler, Fransızlar gibi tarihte ilk toplumsal devrimi yapan halktır ve Abzeh boyu 1770 yılında asillere karşı ayaklanmıştır.
İSLAMİYET'E GEÇİŞLERİ 16. YÜZYIL Çerkezce'de din sözcüğünün karşılığı yoktur. Çünkü dinden önce "Khabze" yani gelenekler gelir ve din de Khabze'nin içinde yer alır. Milattan hemen sonra tanıştıkları Hristiyanlık sınırlı bir bölgede kabul edilirken, sonraları küçük bir kısmı da Musevilik'i benimsemiştir. Bugün Kafkasya'da kalan Çerkezler'in cenaze törenlerinde siyah elbise ve şapka giyme geleneğinin Musevilik'ten kaldığı sanılıyor. Çerkezler'in İslamiyet'e geçişi ise 16'ncı Yüzyıl'da başlamıştır.
ZORLA EVLİLİK YOK Hayat düzenleri çok demokratiktir. Çerkez evlerinde çocuklar ve kadınlar misafirden sakınmayıp yüzleri ve gözleri açık olarak onlara hizmet ederler. Çerkezler ilk günden bu yana düğünlerini de kadın ve erkek bir arada yapar. Kızları da toplumsal yapı içerisinde özgürdür. Sağlıklı bir evlilik için gerekli olan kadın ve erkeğin birbirini tanıma olayı, Çerkezler'de asırlardır "kaşenlik" adıyla yaşatılmıştır. "Zehes" denilen sohbet toplantılarında kızlar ve erkekler bir arada oturup toplum adabı içinde sabahlara kadar sohbet ederler. Bu toplantıların amacı, kızların ve erkeklerin birbirlerinin kişiliklerini tanımalarını sağlamak ve eğlenmektir. Bir genç kız veya erkek istemediği biriyle evlendirilmez. Aynı soydan gelen 7 kuşak akraba sayılır ve bu akrabalar arasında evlik yapılmaz.
ATLARINDAN VAZGEÇMEDİLER Çerkez ve at, kış ve kar gibi birbirini tamamlayan 2 sözcüktür. Yaşam şartlarının çok güç olduğu Kafkasya'da hem sadık bir dost hem de koruyucu olarak günlük yaşamın bir parçası olan at, Çerkezler için en önemli varlıktır. Kuzey Kafkasya'da at o denli halkın yaşamına girmiştir ki, kimi zaman atlı, "adam" ya da "erkek" sözcüklerinin yerine kullanılır olmuştur. Bu nedenle ergenlik çağına gelen bir genç, bir Rus atı çalarak kendisini kanıtlamadan erkek sayılmazdı. Safkan Kabardey atları da dayanıklıklarıyla dünya çapında ün yapmıştır. Çerkezler, sürgünden sonra geldikleri Türkiye'de de atlarından vazgeçmemiştir. Kayseri ve Sivas arasındaki Uzunyayla'da yılkıda yetiştilen binlerce at, yıllarca ordunun at ihtiyacını karşılamıştır. Kırsal kesimde hâlâ geleneksel bir yaşam süren Çerkez toplumu, her toplum gibi kentleşme ve modernleşmeden kültürel erozyona uğramıştır.