Önce Birinci Dünya Savaşı, sonra Kurtuluş Savaşı derken, Fenerbahçe'nin formasını çıkarıp, askeri üniformasını giyen futbolcuları şehit ya da gazi olunca takım çökmüştü. Kadro erimiş, Fenerbahçe'nin elinde oynatabileceği sadece 3 futbolcu kalmıştı.. Kayıplar nedeniyle, 1916-17 sezonunda lig, 15-16 yaş grubundaki çocuklarla oynanabilmişti. Fenerbahçe'nin Arif, Kaptan Galip ve Sabri gibi futbolcuları; çoğu kez savaş alanlarından kopup gelerek sahaya çıkmış ve takımlarına destek vermişlerdi. Dünyada böylesine cepheden lig maçlarına koşmuş, tekrar savaşa dönmüş başka futbolcular yoktu.. Arif'in kaybı, Fenerbahçe'nin müthiş bir milliyetçilik duygusunun kabarmasına yol açmıştı. Bunun bir uzantısı olarak, işgal yıllarında, Kurtuluş Savaşı, için çok aktif bir rol oynamıştı. Evet, Türk futbolu topyekün savaşın içindeydi. Ancak, arada çatlak sesler çıkmıyor değildi. Herkes koşa koşa cepheye giderken, bazı futbolcular, silah altına girmemek için çaba sarf ediyordu. Bunlardan biri de Nuri'ydi.. Varlıklı bir ailenin çocuğu olarak şımartılmıştı Nuri... Askere gitmek istemiyordu. Fenerbahçe Yönetimi, "Nasıl herkes düşmanla savaşıyorsa, sen de eline silah alacaksın" diye çıkışmıştı bu yetenekli futbolcusuna.. Ancak Nuri, zoru görünce patlamıştı: "Üzerime gelmeyin, yoksa Altınordu'ya geçerim!..." Başkan Hamit Hüsnü'nün cevabı kesindi: "Ya cepheye gidersin, ya Fener'den gidersin..." Nuri, blöfünün sökmediğini görünce, daha da küstahlaşmıştı; "Başkan ben bu kulüpten gidersem, birçok futbolcu da peşimden gelir." Hamit Hüsnü Bey'in Kuşdili'ndeki öfkesi, taa Kadıköy İskelesi'nden duyuluyordu: "Haddini bil, efendi... Fenerbahçe'de senin gibi başka bir vatan haini bulamazsın. Çabuk bu kulüpten defol.." Nuri'nin o andan itibaren, Fenerbahçe ile ilişkisi kesildi.. Ama, Nuri neden "Altınordu'ya geçerim" diyordu. Çünkü Altınordu, Osmanlı'nın güçlü isimlerinden Talat Paşa'nın başkanlığı, yani koruması altındaydı. Bünyesinde bulunan futbolcuları askere almıyordu. Herkes açlık ve yokluk çekerken, Altınordulu futbolcular bolluk içindeydi. Bazıları böyle çıkarını düşünürken, Fenerbahçe cephelerde şehit üstüne şehit veriyordu. Üstelik, sağ kalıp geri dönenlere de, hiçbir ayrıcalık yoktu. Onlar toplumdan ve kulüplerinden gördükleri saygıyı, en büyük nimet olarak bellemişlerdi. Vatan selamete çiksın, onlara yeterdi... Fenerbahçe, durup dururken, ya da kupası çok diye "Büyük kulüp" olmadı. Tarihi şerefle dolu olduğu için büyük kulüp oldu ve Türkiye'de milyonlar tarafından çok sevildi...