Çok iyi taklitçi olan çocuklar, cinsellikten uzak, tamamen masumiyet dolu bir aşk yaşar. Bu sayede kimliklerini bulmaya çalışan çocuklara anne-babaların samimi yaklaşması, destek olması gerekir.
Romanlara, şiirlere, hikayelere bakıldığında aşk duygusu, tanımını ya ergen aşklarında ya yetişkin aşklarında bulur. Peki ya çocukluk dönemi aşkları? "Çocuklar da aşık olur mu?" demeyin. Evet olurlar ve bu onların kimliklerini bulmada attıkları en önemli adımlardan biridir. Babasıyla flört eden ve annesiyle rekabete girişen kız çocuklarında olduğu gibi başlayan bu aşklar, ebeveynlerce endişe verici olarak değerlendirilebilir. Oysa çocukluk dönemi aşkları özellikle taklit niteliği taşıyan ve rol denemelerine fırsat veren bir durumdur.Psikolojik danışman Uğur Ozulu, çocukluk aşklarının yetişkin cinselliğinden uzak olduğunu belirtiyor.
DÜRTÜLER UYANIYOR Çocukluk dönemi için 'masumiyet çağı' yakıştırması yapılması, henüz çocuk bedeninin cinselleşmemiş olmasına dayanıyor. Ancak çocuklar, cinsellik ve aşk için ergenlik dönemine kadar beklemezler ve cinsel dürtüler ergenlik döneminde ansızın uyanmaz. Tabii ki, çocuk cinselliği, yetişkin cinselliğinden farklıdır. En önemli fark da, çocuk cinselliğinin genital organlarda yerleşmemiş olması ve cinsel ilişkiye girme amacı taşımamasıdır. Oysa ergenlik dönemi aşkları bu tanımın dışındadır.
ANNE- BABA AŞKI Her çocuğun ilk sevgi ve aşk nesnesi anne-babasıdır. Kadın-erkek oluş ve karşı cinsle olan ilk deneyimleri de anne-babalarıyla olan ilişkide yaşanır. Bunu bazen annelerinin makyaj malzemelerine dadanan kız çocuklarında, bazen babalarını traş olurken izleyen erkek çocuklarında izleyebiliriz. Bazen kendi bedenleri üzerindeki bu ilgi ve meraklarını (eğer anne-baba engelleyici değilse) ilk sergiledikleri yer yine karşı cins ebeveynleri olmaktadır. Örneğin babasıyla flört eden ve annesiyle rekabet eden, babasıyla evleneceğinin hayalini kuran kız çocukları gibi.
BEKLENEN GELİŞME Çocuklarda karşı cins ebeveynine duyulan aşk, beklenen bir gelişimdir. Bu yolla kendi kadın ya da erkek rolünü tanıma ve deneyimleme şansı bulur. Ancak çocuklar yakın çevrelerindeki bir yetişkine (teyze, dayı, amca vb.) ya da akranlarından birine de aşık olabilirler. Bu durum daha çok taklit içerir. Sahip olduğu cinsiyetin rolünü dener. Aşk, ister annebabaya, ister bir yetişkine, isterse akran grubundan birine duyulsun, kız ve erkek çocuğunun benlik duygusuna ve kimliğine katkıda bulunur. "Ben kimim?" sorusunu yanıtlama çabasıdır. Çocukluk aşkları bireyselleşme, öteki ile karşılaşma ve bu karşılaşmadan kendisi ile ilgili veriler toplama yoludur.
EVCİLİKTEKİ KADIN ERKEK Çocuklar okul öncesi döneme girdiklerinde akran grubu içinde oynadıkları evcilik oyunlarında kadın ve erkek rollerini deneyimlerler. Hatta bazı arkadaşlarından bahsederken sevgili olduklarını ya da iki arkadaşının sevgili olduğunu, el ele tutuştuğunu ya da öpüştüğünü de dile getirebilirler. Bu bir yanıyla bu dönemde yaşanan keşfin ve doyum arayışının göstergesidir. Anne-babalar için çocuklarının bu dönemde yaşadıkları hayranlıkları, flörtöz yakınlıkları, birbirlerinden aşkla söz etmeleri kontrolden çıkabilecek "erken uyanış" olarak tanımlanabilir. Ve bu tanımlama anne babalarda endişe oluşturabilir. Unutulmamalıdır ki, çocukluk dönemi aşkları özellikle taklit niteliği taşıyan ve rol denemelerine fırsat veren bir durumdur. Yetişkin cinselliğini içinde barındırmaz. Bu bir kimlik oluşturma çabasıdır.