Evliliğin düşmanları
Huzurlu ve mutlu bir evlilik istiyorsanız, yapmanız ya da yapmamanız gerekenleri iyi bilmeniz gerekiyor. Unutmayın ki; gerçek mutluluk kolay kazanılmıyor.
Günümüzde evliliklerin ömrü kısa oluyor. 40 yıl aynı yastığa baş koymak isteyen çiftlerin büyük çoğunluğu maalesef amacına ulaşamadan yollarını ayırıyor. Peki ne oluyor da, büyük umutlarla heyecanla başlayan evlilikler kısa sürede noktalanıyor? İşte, evliliğin üzerinde kara bulutların dolaşmasına neden olan durumlar...
Eleştirinin dozu önemlidir "Sen hep böylesin. Zaten bir gün bile olsun beni dinlemedin. Hep bağırıyorsun. Beceriksizsin" şeklindeki ifadeler, eşi suçlayıcı, yargılayıcı ve kırıcı eleştirilerdir. Oysa iletişimde 'ben' dilini kullandığımızda eşimize şöyle diyebiliriz: "Ben bu sözünden veya davranışından dolayı çok üzüldüm, hayal kırıklığı yaşadım."
Genelleme yapmayın "Hep böylesin. Zaten senden başkası da beklenmez. Bencilsin. Bu huyunu annenden, babandan kapmışsın" tarzındaki ifadeler, eşi bir kalıba sokan ve damgalayan ifadelerdir. Mantıksal olarak düşündüğümüzde, madem ki eşiniz söylediğiniz gibi 'hep öyle', yıllardır değişmiyor; peki siz ne oranda değiştiniz? İşe kendinizi değiştirmekle başlayın.
Aklını okumak iyi mi? Sürekli kavga, üzüntü, bir noktada çiftleri sessizliğe ve kendi dünyalarına iter. Fakat burada sözlü iletişim yerine sözsüz iletişim, yani davranışlardan anlamlar çıkarıp, eşi yargılama süreci başlar. "Bakışlarından anladım. Kafanın içinde neler var, çok iyi biliyorum" tarzındaki yaklaşımlar, eşin hal ve hareketlerinden anlamlar çıkarmaya yöneliktir.
İşi yokuşa sürmek Zamanla eşlerden birinde olumlu bir değişiklik olmuştur, olumsuz bir davranışından vazgeçmiştir. "10 yıldır sana söyledim, sonunda dediğime geldin" biçimindeki konuşmalar, eşi üzen ve geriye döndürebilecek tarzdadır. Oysa; "Bu değişiklikten mutluyum, sevinçliyim" gibi bir diyalogla olumlu değişiklik pekişir ve devamı için de teşvik edilmiş olunur.
Geçmişi hatırlatmak Herkesin evliliğinde, geçmişte yaşadığı olumsuz bir anısı vardır. Aile kavgaları, kırgınlıklar, ihanetler, küçük düşürmeler ve hayal kırıklıklarıdır. Geçmişte yaşanan kötü anıyı sürekli gündeme getirmek sıkıntı doğurur ve sorunları pekiştirir.
Hep haklı olmak Hatalar, yanlışlıklar iki taraftan da kaynaklandığı halde "Kim daha haklı?" diye adeta "mahkeme" kurulur. "Kavgaları hep sen başlattın, beni aşağıladın. Sorunlar senden kaynaklanıyor." Bu tarz kalıp sözler, tıkanan evliliklerin klasik sözleridir. Oysa önce kendimize bakmamız ve "Ben nerede hata yapıyorum?" diye düşünmek gerekir.
Sorumluluktan kaçılmaz Aile yükünün tek tarafa yüklenmesi kişiyi strese sokup gergin ve öfkeli yapabilir. Bu yüzden işleri ortaklaşa yapmaya gayret etmek gerekir. Diğer yandan, ilişkideki bozulmadan dolayı "Beni zorluyorsun, çıldırtıyorsun; bu yüzden öfkeleniyorum" yerine, "Bazen öfkemi kontrol edemiyorum" tarzında konuşulsa, kişi kendisini de ortaya koyuyor ve sorumluluğu paylaşmış oluyor
Mantıksal yaklaşım "Ya bana iyi bir neden göster, söylediklerimi çürüt, ya da beni kabul et" yaklaşımı evlilikle iş ilişkisini karıştırma yaklaşımıdır. Evlilikte roller, duygular, cinsellik ve birçok değişken rol oynar. Kendimizi "temize çıkarma" da mantık olayını ileri sürmek kendi kendimizi aldatmaktan ibarettir. İletişimde en önemli husus, konuşan insanı sonuna kadar dinlemek, çok gerekliyse aralarda girmektir. Dinlememiz, anlamamız ve kendimizi anlatmamız gerekiyor.
|