Bülent Ecevit gitti...
Gençliğimizin heyecanlı ırmakları, bu kez durgun aktı. Sevilmeye bu denli yakışan bir lider omuzlar üzerinde giderken, ardında binlerce gözü yaşlı insan bıraktı. Fatihalarla uğurlandı. Ne tacı vardı, ne padişahlık merakı... Ne para hırsı vardı, ne lüks merakı.. Yeşil bayraklarla değil, karanlık adamlarla değil... Al bayraklar üzerinde, namuslu insanların ellerinde uğurlandı... Bülent Ecevit gitti... Ne yeğenlerine holding bıraktı, ne yakınlarına ülkeyi yağmalattı. Hataları oldu elbet, kimin yok ki! Ne diktatörlük deryasında kulaç attı, ne laflarıyla tokat attı insanına. Türkiye'de düşünce özgürlüğünü dava etmeyen en zarif Başbakan... Basın özgürlüğünün parmakla gösterilen temsilcisi... Gözlerini yumduğu bir rüyadan, el sallayarak gitti...
***
Yeni bir aşka başlayacak kadar gözü kara değiliz artık. Mesele, sevilmeye değecek adam bulmakta. Mesele, saygı duyulacak adam olmakta. Bu ülkede, namuslu ölülere bile saygı göstermeyen gazeteciliği besleyip, büyütenleri nasıl sevelim? Demokrasiyi, laikliğin yok olması için kullananlara nasıl inanalım? Siz söyleyin, nasıl? Bülent Ecevit gitti... Sevgiden korkanlara, sevilmenin ve sayılmanın en güzel resmini bırakıp gitti. Başkaları, yoksulluk edebiyatı yaparak, yetimin öksüzün hakkını yesin. Başkaları kuştüyü yataklarında uyusun. O şimdi en güzel uykusunda...
Bülent Ecevit gitti... Türkiye'de işçi gibi yaşayan "Halkçı Başbakan devri" de onunla bitti..
Ağlamaklı bıraktın beni Senden sonra Hayata küstüm Hasrete verdim adını Savdan Bütün sevdalardan üstün Var mı yıldızlar içinde Geceyi sevmeyen yıldız Sen bana nasıl kıydın Ah vicdansız, hayırsız Sevdan başımda yangın Şarkılar da zehir zıkkım En iyi sen biliyorsun Gözlerin benim hakkım Hakkı YALÇIN