Diyabet hızla artıyor. Ancak pek çok kişi bu hastalığın farkına geç varıyor. Organlara hasar veren, kimi zaman kişiyi ölüme kadar götüren diyabeti nasıl anlarız, diyabetle nasıl başa çıkarız?.
Dünyada 130 milyon diyabet hastası var. 2025 yılında bu sayının 300 milyona ulaşması bekleniyor. Kişinin hayat süresinin uzaması, yanlış beslenme alışkanlıkları ve pekçok hastalığın sebebi olan hareketsiz yaşam, diyabet riskini arttıran başlıca etkenler arasında. Uzmanlara göre; bu hastalıkla mücadele sırasında bilinçli olmak gerekiyor. Hastalığın belirtileri 'Ben buradayım' diye seslense de günümüzde şeker hastalarının üçte biri halen hasta olduğunu bilmiyor. Aşırı su tüketme, aşırı idrara çıkma (gece uykudan kalkıp), sık acıkma, aşırı yemek yeme, aşırı tatlı isteği, çabuk yorulma, tansiyon yüksekliği, açıklanamayan kilo kaybı, halsizlik, enfeksiyonlara sık yakalanma, cilteki kesik ve yaraların zor iyileşmesi, ciltte kuruma ve kaşıntı, bulanık görme, el veya ayaklarda uyuşma hissi, ağız kuruluğu en sık görülen belirtileri.
Riskli kişiler hemen doktora Çoğunlukla gençlerde görülen ve Tip 1 denilen diyabette pankreas ya hiç ya da çok az insülin yapar. En temel belirtisi çok acıkma, fazla idrar ve ani kilo kaybıdır. Bu belirtiler pankreasın yeterli insülin kullanamadığı ve Tip 2 diyabette de görülür ama Tip 2 diyabette sık enfeksiyon, bulanık görme, açlık ve susuzluk hissi, yorgunluk geç iyileşen yaralar gibi belirtiler de vardır. Bazı Tip 2 diyabetli kişilerde ilk dönem hiçbir belirti görülmediği için hastalık sinsice ilerler ve bir anda kendini hissettirir. Belirtilere uygun rahatsızlıkları olan ya da risk grubunda bulunan kişilerin, tanı için mutlaka bir sağlık kurumuna danışması gerekiyor. Yapılan tahlillerle önce kana bakılıyor ardından da kişinin açlık ve tokluk şekeri ölçülüyor. Diyabet sandığınızdan çok daha büyük sonuçlar doğurabilir. Çünkü glikoz damarların iç yüzeyinde hasara yol açıyor. Bu durumdan da en çok, göz, kalp, sinir dokusu ve böbrekler etkileniyor. Yüksek tansiyon, böbrek yetersizliği, görme bozuklukları, körlük, dolaşım problemleri ve sinir sistemi hasarlarına bağlı olarak duyu ve hareket bozuklukları da ortaya çıkıyor. Damarlarda oluşan hasar, glikoz seviyesinin ne kadar yüksek olduğuna ve kaldığı sürenin uzunluğuna bağlı olarak değişiyor.
Damar sertliği olur Önceleri ince damarları tutan bu hasar giderek daha büyük damarları da etkiliyor ve sonuçta damar sertliği, kalpdamar hastalıkları, kalp krizi, inme (felç) gibi hayati önem taşıyan durumlara neden olabiliyor. Kalp krizi nedeniyle gerçekleşen ani ölümler, şeker hastalarında 6 kat daha fazla görülüyor. Ayaklarda dolaşım yetersizliğine ve sinirlerin yıpranmasına bağlı olarak his azalması ve derin yaralar oluşabiliyor. Kangrene kadar gidebilen bu durum, "Diyabetik ayak" olarak adlandırılıyor. Tip 2 diyabetlilerde böylesi tehlikeli sonuçların görülme sıklığı Tip 1'e göre daha fazla oluyor. Bu nedenle Tip 2 diyabetlilerde kandaki glikoz kontrolünün yanısıra, kolesterol ve tansiyonun normal düzeyde tutulması büyük önem taşıyor. Diyabetten korunmak için mücadele etmek gerekiyor.
NELER YAPILMALI? Diyabette tedaviye sıkı sıkıya bağlı kalmak büyük önem taşıyor. Ancak, asıl önemli olan bu değişen yaşam tarzını ömür boyu devam ettirebilmek. Ne yazık ki; diyabet tam anlamıyla geçecek ya da hayatınızdan çıkıp gidecek bir hastalık değil. Ancak onunla yaşamayı öğrenir ve doktorunuzun verdiği reçeteyi uygularsanız diyabetli olmayan biri gibi hayatınızı sürdürebilirsiniz. Unutmayın ki her diyabetlinin tedavisi kişiye özeldir. Kesinlikle bir başka diyabet hastasının kullandığı reçeteyi kendinize uygulamayın. Ancak tüm diyabetlilerin birleştiği temel kurallar da yok değil. Örneğin:
* Sebze, meyve ve hububattan zengin beslenme alışkanlığı geliştirmek.
* Öğün atlamadan uygun içerikli beslenmek, düzenli egzersiz yapmak.