Fiyat istikrarı tek hedef oldu, üretim büyük yara aldı
"Enflasyonu sadece kuru düşük tutarak düşürmeye çalışmanın olumsuz etkilerini yaşıyoruz" diyen Altınok, üretimin yara aldığını ve rekabet gücünü yitirdiğini belirtti.
Muhalefetteki siyasi partiler ile ekonomiyi masaya yatırmaya devam ediyoruz. Bugünkü durağımız Doğru Yol Partisi. Genel Başkan Yardımcısı Tevfik Altınok ile "Tüm detayları ile hazır" dediği ekonomik programlarını konuşuyoruz. Ser verip sır vermeyen Altınok, "Bizim önerilerimizi kendilerine mal edip kullanıyorlar" diye konuşuyor. Altınok, "Ben sorunları tespit edince zaten neler yapacağımız ortaya çıkıyor" diyor...
Tevfik Altınok, uygulanan ekonomik programın sadece fiyat istikrarını hedeflemesinin yanlış olduğunu belirterek, "Üretim unutuldu. Enflasyonu düşürmek için tek enstrüman kur değil" diye konuştu. 2001 yılında ekonominin cari fazla verdiğini kaydeden DYP Genel Başkan Yardımcısı, "Şimdi hem 30 milyar doları aşan cari açık veriliyor hem de finansmanı düşük kur, yüksek reel faiz ile sağlanıyor. Bu böyle gitmez. Fazla şişen balon büyük gürültüyle patlar" dedi. Kendilerinin üretimi desteklemeye odaklanacaklarını belirten Altınok, DYP'nin ekonomi politikalarını şöyle anlattı:
* Bugünkü durum iyi tespit edilmezse yapılacak öneriler de sağlıklı olmaz. İktidar "Enflasyonu düşürdüm" diyor. Bunu geniş halk kitleleri söylemediği sürece hiçbir anlam ifade etmez. Evet enflasyon rakamsal olarak düşüyor. Ama gelirleri düşerken giderleri artan insanlar yani memur, emekli, işçi, çiftçi dahil olmak üzere birçok kesim gerçekten zor durumda.
* Ekonomi düzelmiş gibi gösteriliyor. Neden fiyat artışlarının yavaşladığını iyi gözlememiz lazım. Bunların bir tek nedeni var: Kur. Kuru düşük tuttuğunuz sürece bu doğal olarak ithalatı cazip hale getiriyor. Vatandaş pazarda Çin'den gelen ayakkabıyı 10 liraya bulduğunda alıyor. Bu da fiyatlar düşüyor gibi bir sonuç çıkarıyor.
* Mazot, gübre ve işçilik fiyatları yükselmiş, tohum fiyatları artmış. Peki satılan ürünün fiyatı ne olmuş? Azalmış tabii. Buğday, pamuk, fındık hepsi için bu böyle. Giderler de artmış. Bu kişilerin net gelirlerini değerlendirirseniz gelir diye bir şey kalmamış. Bu insan bugünkü gidişten memnun olabilir mi?
* Üretim rakamlarına baktığımızda rakamsal olarak artmış gibi görünüyor. Ama detayında KOBİ'lerin bitişi var. Ara malı ithalatı giderek artıyor. İster beyaz eşya, ister kahverengi eşya üretimine bakın. Nereye bakarsanız bakın. Başbakan, "Avrupa'ya satılan üç televizyondan iki tanesi Türk malı" diyor. Biliyor musunuz bu televizyonların üretimindeki ithalat oranı ne kadar? 100 dolarlık bir kahverengi eşyanın 92 dolarını ithalat ile karşılıyoruz. Otomotivde bu oran yüzde 70. Tekstilde yüzde 75'e dayanmış. Bu mu üretim artışı?
* 1999 yılında IMF ile yapılan anlaşma sonrasında fiyat istikrarına odaklanıldı. Ekonominin rayına oturması için bu gerekliydi. Bunu uzattığınız zaman zarar vermeye başlıyor. Sanki fiyat istikrarını sağlamak için tek bir enstrüman varmış gibi sadece kuru kullanarak programa devam edilmesi bu kötü sonucu doğurdu.
* "Özelleştirme ve doğrudan yabancı yatırımcı arttı" diyorsanız hemen söyleyeyim. Elinizdeki bir malı satmak ekonomiye bir katkı sağlamaz. Bu mirasyedinin malını satması gibi bir şey. Bir yabancı neden gelip tesis satın alır? Tabii ki kâr için. Yeni bir banka, yeni bir fabrika kuruluyorsa diyecek birşey yok. Bankalarımızın satın alınmasını yabancı sermaye olarak kabul etmiyorum. Bu bir plasmandır.
* 2002 yılında 100 dolarlık bir büyüme için 46 cent dış kaynaklardan finansman ihtiyacı doğuyordu. Bugün 100 dolarlık kalkınma için 96 dolar dış kaynağa ihtiyaç var. Bu sürekli gelecek mi? Durduğu zaman ne olacak?
* İşsizlik de düşüyormuş. "Aşkolsun" diyorum. Gerçek işsizlik oranı yüzde 18.6. Çalışacak durumda olup iş aramayanları da dahil edin. Üniversiteyi bitirmiş bu kadar insanın çalışmaması çok büyük sorun.