Cumhuriyet Bayramı hem böldü, hem gerdi Bir zamanlar Süleyman Demirel, 27 Mayıs'ın bayram yapılmasını eleştirirken şöyle demişti: "Bayramlarhalkıbirleştiren,tekyürekolmamızısağlayangünlerdir.Halbuki27Mayısdarbesindebirgrupinsan 'düşük, kuyruk' diyenitelendirilirdi,kardeşlerbirbirinedüşürüldü." Şimdi bakıyorum da, özellikle Cumhuriyet Bayramı, milleti hembölüyor,hemgeriyor. Eski köye yeni adet getirildi. Evvelce, başörtülüler Çankaya resepsiyonuna katılabilirdi. Hatta, Ahmet Necdet Sezer cumhurbaşkanı seçildiği ilk yıl, Fazilet Partili milletvekillerini başörtülü eşleriyle birlikte Çankaya'ya davet etmişti. Sonradan yasak koydu. Sui misâl emsal oldu ve bir baktık son Cumhuriyet Bayramı'nda, Samsun'da, başörtülüler davete iştirak edince, Garnizon Komutanı Tümgeneral Naci Beştepe ve 70 subay eşleriyle birlikte balodan ayrılmış. Ayrıca, Cumhuriyet Bayramı'nda sürekli dile getirilen "laiklik" uyarıları, belirli bir kesimin hedef alındığı izlenimini doğuruyor. Prof. Mustafa Erdoğan, Star gazetesinde, Cumhurbaşkanı Necdet Sezer'in ağzından hayali bir konuşma yazmış: "TürkiyeCumhuriyeti,tek-tipleşmeyezorlananinsanlarınülkesiolmayacaktır.Cumhuriyetimiz,yurttaşlarınınetnik,kültürelveyadinifarklılıklarınıyoksaymadığıgibi,şuveyabuetnik,kültürelveyadinikimliğinvehayattarzınınyanındaveyakarşısındadeğildir.Cumhurbaşkanınızolaraksiziteminedebilirimki,bütünyurttaşlarımızeşithaklarasahipvesaygıyıhakedenkişilerolarakmuamelegörecektir." Çankaya kaynaklı böyle bir konuşmayı Özal'dan beri duymadık. Sadece Çankaya değil, bir bakıyoruz, Danıştay ve Anayasa Mahkemesi de tamamen "aykırı" hareket ediyor. Mesela, Milli Eğitim Bakanlığı, meslek liselerinin önünü açmak için açık liselere yatay geçiş sağlayacak bir genelge yayınlıyor, Danıştay, vakit geçirmeden genelgeyi iptâl ediyor ve üstelik müktesep hak da tanımıyor. İmam Hatipliler yüzünden diğerlerinin de canı yanıyor. Anayasa Mahkemesi, raportörün farklı görüşüne rağmen, 15 yeni üniversitenin kurucu rektörünün Milli Eğitim Bakanı ve Başbakan'ın önereceği 3 aday arasından cumhurbaşkanı tarafından seçilmesini, bilimsel özerklik adına önlüyor. Oysa eskiden beri uygulama böyle. 1991'de 22 üniversitenin kurucu rektörleri nasıl atandıysa, bu defa da böyle atansın istiyor AK Parti hükümeti. Ama ne mümkün! Türkiye'de "siyasiiktidar" ile "devlet" farklı. Önümüzdeki yıl cumhurbaşkanı seçimleri var ve birileri "Çankayaelegeçirilecek" diye endişe duyuyor ya, bizim gibiler bunun tam aksini düşünüyor. 2007, imtiyazlarınsonbulacağıvekeyfiliğinortadankalkacağı sürecin başlangıcı olabilir.