HIZLA büyüyen, gürültüsü, hava kirliliği artan, ulaşımı kabusa dönüşen büyük şehirler, psikolojimizi bozuyor, hepimizi hasta ediyor.
***
Şehir bizi hasta ediyor!
Büyük şehrin stresi, hava kirliliği, trafiği ve beslenme şekli depresyondan kansere şişmanlıktan alerjiye, göz hastalıklarından bronşite kadar birçok hastalığa davetiye çıkartıyor....
Büyük şehirlerdeki yaşam biçimi, astımdan, bronşite, bel fıtığından şişmanlığa, göz hastalıklarından, damar tıkanıklığına, sağırlıktan, alerjiye, stresten kansere kadar birçok hastalığa yakalanma riskini barındırıyor. Modern yaşamın, tıp literatürüne eklediği yeni hastalıkların ortaya çıktığı günümüzde, tedavi için hastalara kırsal yörelerde yaşamaları öneriliyor.
Kent Hastalıkları'nı 5 ana grup altında toplayabiliriz: 1- Kent psikolojisi ve psikiyatrik rahatsızlıklar 2- Çevresel koşullar, trafik, barınma, açısından kent hastalıkları 3- Çalışma yaşamı ve işyeri hastalıkları 4- Kent yaşamında beslenme ve sonuçları 5- Hareket, egzersiz, fizik aktivite ve kentli yaşam hastalıkları
1. Bölüm
PSİKİYATRİK RAHATSIZLIKLAR Teknolojinin ulaştığı düzey yaşamımızı kolaylaştırıp değiştirirken beraberinde birçok sorunu da gündeme getirdi. Artan nüfusuyla ve ihtiyaçlarıyla giderek savunmasız bir konumda yer alan kentli insan, yaşamın ortaya çıkardığı hastalıklarla baş etmeye çalışıyor.
PANİK BOZUKLUK
Nedensiz ortaya çıkan ve sık görünen bir rahatsızlıktır. Ortalama 100 kişide 4 kişi panik bozukluğu yaşamış veya halen yaşamaktadır. Hızlı kalp çarpması, nefes açlığı, kontrolü yitirme ve ölüm korkusu belirtileri ve nöbet tarzında ortaya çıkıyor. 20-35 yaşları arasında sık görülen panik bozukluğu, kadınlarda erkeklere göre 2-3 kat daha fazladır.
ŞEHİRLİ KADIN HASTALIĞI
Panik bozukluğunun nedeni tam olarak bilinmiyor. Psikolojik etkilenmeler sebep olabildiği gibi, biyolojik kökenli olduğu da iddia ediliyor. Aynı ailede daha sık görülmesi genetik geçişli olduğunu da düşündürmektedir. Ekonomik durumla bağlantısı olmayan panik bozukluk, şehir yaşamında, kırsal bölgelere göre çok daha sık görülüyor. Bu nedenle "şehirli genç kadın hastalığı" olarak da tanımlandığı görülmüştür.
ÖLÜM KORKUSU YAŞIYORLAR
Panik bozuklu hastalar nöbetler nedeniyle alışkanlıklarını değiştirirler. "Her an ölebilirim" korkusuyla yaşayan bu hastalar başkalarında görülmeyen bazı alışkanlıklar edinirler: Tansiyon aletiyle dolaşmak, kalbini ve nabzını kontrol etmek, yanında birilerinin bulunmasını istemek, asansöre trene binmemek, bulunduğu çevreden uzağa gitmemek, çok sık hastanelerin acil servislerine uğrayıp birtakım tetkikler yaptırmak, kapalı kalabalık yerlere girmemek v.b gibi.
DEPRESYON
Bir kişide depresyon oluşturan şey, o kişiyi olumsuz yönde etkileyen stres faktörleri veya kişinin yaşadığı herhangi bir olaydır. Bireyler arası ilişkilerdeki olumsuzluklar da depresyonu ortaya çıkartan en önemli sebeplerden biridir. "Çağın Hastalığı" olarak tanımlanan depresyon, kentli yaşamda ortaya çıkan psiko- sosyal stres faktörlerinin yoğunlaşmasıyla artış gösteriyor. Hiçbir dış etken olmadan da depresyona yatkın kişilerde bu hastalığın ortaya çıkması söz konusu olabilir. Depresyon psikiyatride en sık rastlanan ruhsal bozukluktur. Mutsuz, ağlamaklı ve kederli olma hali, uykusuzluk ya da aşırı uyku uyuma, kendini suçlu ve terk edilmiş hissetme, azalmış öz bakım, davranışlarda yavaşlama ve azalma, düşük sesle konuşma, az sesle konuşma, geleceği ümitsiz ve karamsar görerek çaresizlik hissetme, hayattan zevk almama, hobilerden uzaklaşma gibi belirtilerle kendini gösteriyor.
FİZİKSEL ŞİKAYETLER
Her yaşta görülebilen depresyon baş ağrısı, kas ve eklem ağrıları, yorgunluk ve halsizlik, sindirim sistemi rahatsızlıkları ve cinsel işlev bozuklukları gibi şikayetlere neden olur. Her on erkekten birisi ve her beş kadından birisi yaşamı boyunca en az bir kez depresyon geçiriyor. Kadınlarda daha sık görülüyor. Kadınlarda en sık 35-45 yaş arasında, erkeklerde 45-65 yaşları arasında ortaya çıkıyor. Son yıllarda toplumda depresyon sıklığının 20 kat kadar arttığı bildiriliyor. Daha önemlisi depresyonun genç nüfus arasında giderek yaygınlaşmasının yarattığı tehlikeye işaret ediliyor.
CİNSEL İŞLEV BOZUKLUKLARI
Cinsellik her insanın taşıdığı çok normal bir içgüdüdür. Ancak büyük kentlerdeki stres faktörleri, kentin yaşam temposu cinselliği bozucu birçok tehlikeyi de ortaya çıkarmıştır. Gündelik yaşamda karşılaşılan tüm zorluklar ve yaşadığımız stres, cinsel hayatımızı da ağır biçimde yaralamaktadır. İşlev bozukluklarında en sık karşılaştığımız rahatsızlık cinsel istek kaybıdır. Bu, isteğin azalması, uyarı olduğu halde istek olmaması ve uyarı sonunda cinsel tepki yerine şiddet ve nefret şeklinde ortaya çıkabilir. Bir başka cinsel işlev bozukluğu ise erken boşalmadır. Boşalmanın ilişkiyle birlikte eşi tatmin edemeden ve kişinin isteğinden önce olmasına erken boşalma denir. 25 yaşının altındaki gençlerin üçte birinde ve 40 yaşın üzerindekilerin yüzde 10'unda görüldüğü sanılmaktadır. Aslında hemen her erkek hayatının bir bölümünde bu sorunla karşılaşabiliyor.
SEKSİN DÜŞMANI: STRES
Kent yaşamının vazgeçilmezleri arasına giren sigara, alkol alışkanlığı stres ve uykusuzluk ise cinsel gücü olumsuz etkileyen en önemli faktörlerdendir. Stres, kandaki testesteron hormanlarını düşürerek kan damarlarının daralmasına ve kan akımının azalmasına neden olarak cinsel yaşamı olumsuz etkiliyor. Büyük şehirlerde yaşamanın en büyük sıkıntılarından biri de uykusuzluktur. Uykusuzluk da cinsel gücü azaltan en önemli faktörlerdendir. Uykusuzluk halinde stres hormonlarından kortizol salınımı artmakta, bu da cinsel istekte azalmaya sebep olmaktadır.