ABD ve Türk iç siyaseti
The Washington Times'te çıkan bir yorum, objektif kabul edilebilir mi? Genel olarak, dış basındaki haber veyahut yorumlar Türk kamuoyunda, yerli medyanınkilere gö re daha büyük ağırlık taşıyor. 16 Ekim 2006 tarihli Washington Times gazetesinde, AK Parti'nin laiklikten köktendinciliğe kaydığı iddia ediliyor ve "Gelecekyılyapılacakseçimlerinsonucu,Türkiye'nin,Batı'nındostuolmayısürdüreceğiniyadadüşmanİslâmcıOrtadoğu'yadahaderinbirbiçimdekayacağınıbelirleyebilir" deniliyor. Bu gazetede daha önce de Frank Gaffney adlı biri "Türkiye'yiAB'yealmayın" diye yazmış ve Tayyip Erdoğan için "İslâmofaşist" ifadesini kullanmıştı (27 Eylül 2005): "Erdoğan,laik,Müslüman,demokratikTürkiye'yisistematikbirbiçimdeİslâmofaşistbiryapıyadönüştürüyor.Türkiye'ningeleneksellaikeğitimbiçimi,medresebenzeriimamhatipliseleriylekuşatılıyor.4-12yaşarasındabutüreğitimalançocuklar,İslâmcıdoktrineyönlendiriliyor." Aynı yazar 14 Mart 2006'da da, Erdoğan'ın İslâmofaşistbirdarbeistediğini,Atatürk'ündüzenininsonaerdirilmesininvehilâfetintekrarkurulmasınınİslâmofaşistlerinenbüyükhedefiolduğunu belirtmişti. 2005 yılında bazı yazarlar, Türkiye ile ABD'nin arasının açık olduğu havasını yaydılar. Bunlardan biri, RobertPollock, Wall Street Journal gazetesinde, 16 Şubat 2005'te "Avrupa'nınhastaadamı" diye yazıyor, kendisini dünyada tanıyan ilk lider olan Başkan Bush'a, Başbakan Erdoğan'ın nankörlük yaptığını belirtiyordu. Pollock, AK Parti yönetimindeki Türkiye'de Atatürk'ün mirasının kaybolma riski taşıdığını, Türkiye'nin ikinci derecede bir ülke haline geleceğini vurgulayarak, "Başkaneolabilir?AmerikailedostolmayanveAvrupa'dakabuledilmeyenbirülke?" diye soruyordu. The Washington Times gazetesinde, ArnauddeBorchgrave isimli bir yazar da, Türk kamuoyunun ABD karşıtlığının altını çizerken, sorumluluğu, "İslâmcıeğilimli" dediği AK Parti'ye yüklüyordu. MichaelRubin de AK Parti'ye muhalif ve Neo-con'lara yakın bir uzman. Rubin, daha önceleri Arap sermayesinin AK Parti'yi desteklediğini, bu partinin mali yapısının karanlık ve kaygı verici olduğunu yazmıştı. Geçenlerde Radikal'e gönderdiği bir makalede de, Türkiye'de irtica olmadığını söyleyen ve Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt karşısında AK Parti'ye destek veren ABD Büyükelçisi Ross Wilson'u suçluyordu. Yeni muhafazâkar (Neo-con) eğilimli Washington Times'ın ve ABD'deki AK Parti karşıtı bir odaktan beslenen bazı yazarların mevcudiyetini artık öğrendik. Bu yüzden, Washington Times'ta çıkan son değerlendirmeye de gerektiğinden fazla önem atfedilmemeli. Hele hele böyle bir yorumdan yola çıkarak, "Amerika,AKParti'yekarşı.Çünkübupartiköktendinciliğekayıyor" sonucuna varmak çok büyük hata olur. Globalleşen bir dünyada, iç siyaset, uluslararası bir mahiyet de kazanabiliyor. Yurt dışındaki bazı Think-Tank (düşünce) kuruluşları veyahut yazarlar ve gazeteler, Türkiye'deki siyasi iktidar konusunda tarafgir davranabiliyor. Bunları bilirsek, ne "AmerikaileTürkiye'ninarasıaçıldı" havasına kapılırız; ne de "Bush,Erdoğan'ıgözdençıkarttı" iddiasına inanırız.