Asmalı Konak'ta Selda Alkor, Ahh İstanbul'da Tarık Akan ve Sibel Can'la birlikte oynayan Goncagül Sunar, usta oyuncularla oynamanın ayrıcalığını yaşıyor. Sunar, şanslı olduğunu düşünüyor.
Goncagül Sunar'ı ilk olarak 'Mahallenin Muhtarları' dizisinde canlandırdığı Goncagül olarak tanıdık. Daha sonra 'Asmalı Konak', 'Çemberimde Gül Oya' gibi iddialı dizilerde rol aldı. Sunar şimdi de, Sibel Can ve Tarık Akan'ın başrollerini paylaştığı 'Ahh İstanbul'da Tarık Akan'ın kızı Yağmur karakteriyle izleyicinin karşısına çıktı. Canladırdığı karakterin tipik bir mahalle kadını olduğunu söyleyen başarılı oyuncu, bugüne kadar büyük ustalarla oynamaktan dolayı kendini çok şanslı sayıyor. Sunar'la, hem dizi, hem de yeni projeleri üzerine konuştuk.
* Ahh İstanbul iddialı başladı... Yağmur karakterinde zorlandınız mı? Mahinur Hanım'ın kaleminden çıkan çok özel bir iş. Canlandırdığım Yağmur karakterine gelirsek; hayatın çok içinden bir karakter. Aslında 'aynı benim ablam' duygusunu yaratabilecek bir karakter. Babası ile birlikte hayat mücadelesi vermiş, eşiyle sıkıntıları olan biri. Aslında öfkesi ve mutsuzluğu olan bir insan. Çok küçük yaşlardan beri çok fazla sorumluluk altına girdiği için belki de bir hırçınlığı var.
* Usta aktör Tarık Akan'ın kızını canlandırmak nasıl bir duygu? Sinemanın çok önemli oyuncularıyla rol almak benim için çok büyük şans oldu. Bir önceki projede Selda Alkor, şimdi de Tarık Akan, Sibel Can... Mümkün olduğunca bunun tadını çıkarmaya çalışıyorum. Çalıştığım insanlar konusunda oldukça şanslı olduğuma inanıyorum. * Dizinin başarısız olacağına dair hiç endişelendiğiniz oldu mu? Mutlaka endişeleniyorsunuz. Çünkü hiç belli olmuyor. Bazen alakasız işlerin ilk sıralarda yer aldığını görüyorum. Ukalalık yapmak istemiyorum ama Türk televizyon tarihinin belki de en güzel iki işinde, yani 'Asmalı Konak' ve 'Çemberimde Gül Oya'da oynadım. 'Mahallenin Muhtarları' da o dönemin en güzel işlerinden biriydi. Ama Çemberimde Gül Oya benim için çok özel bir işti. SİNEMAYA YEŞİL IŞIK YAKTI * Canlandırdığınız rollerin hepsi farklı görünse de, tipik mahalle tipleri. Bunları birbi- rinden ayırmak için neler yapıyorsunuz? Oynadığım her role kafa yormayı seviyorum. Birbirinden farklı karakterler yaratmaya çalışıyorum. Oynadığım karakterlerin ufak jest ve mimikleri oluyor. Birinde yaptığımı ötekinde yapmamaya çalışıyorum. Fakat şöyle bir durum var; dizilerde sonuç olarak tipleme gibi oluyorsun ve dizi bitince unutulup gidiyorsun. Elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum.
* Sinema için neler söyleyeceksiniz? Özellikle iyi bir sinema filminde oynamak istiyorum. Kendimi sinemaya hazırlıyorum. Bunun için oynadığım dizilerde bunun provasını yaptım. Yavaş yavaş kendimi bu konuda geliştirdiğime inanıyorum.
* Dizinizi sinemanın usta yönetmeni Şerif Gören yönetiyor. Ahh İstanbul sizin için iyi bir prova olmuştur... Şerif Gören tamamen sinema tekniğiyle çekince aslında biraz çuvalladım. Çünkü fazla sinema filmi tecrübem yok. Televizyon bir yönden oyuncunun beden dilini köreltiyor. Sürekli yakın plan çalışılıyor; biraz fotoroman gibi. Hikayeler yakışıklı erkek, güzel kız üzerine kuruluyor. Onları başkaları seslendiriyor. Herkes oyuncu gibi duruyor. Bu da beni rahatsız ediyor.
* Oyuncu olarak sanatçılardan kimleri beğeniyorsunuz? Derya Alabora ve Bülent Emiryarar'ı çok seviyorum. 'Semevar Kumpanya' isimli grupta çok başarılı çocuklar var. Erkan Can benim belki de en çok sevdiğim oyuncudur. Onunla oynamaktan çok büyük zevk alıyorum. Çok doğal bir yeteneği var. Gerçi onunla biz beraber büyümüş gibi olduk. Bunların dışında Şebnem Sönmez, Fadik Sevim Atasoy, Başak Köklükaya ve Ozan Güven'i beğenirim.
* Erkan Can, Temel karakterinden kurtulamadı ama... Nasıl baktığına bağlı. Adam aslında bin tane film ve özel şey yaptı.
* Geçmişte, 'Keşke şunu yapmasaydım' dediğiniz oldu mu? Aslında Mahallenin Muhtarları döneminde çok fazla idealist olmuştum. Hep mutlu olabileceğim işlerin peşine düştüm. Şimdi de mutlu olacağım işleri seçiyorum ama bu yaşlarda bazen insan biraz daha tanınmak istiyor. O dönemler keşke bu kadar idealist olmasaydım. Biraz daha sosyal olup insanları tanısaydım.
ALBÜM HAZIRLIĞINDA * Müzikle ilgili çalışmalarınız olduğu, hatta albüm çıkaracağınız konuşuluyor... Aslında 2 yıl önce bir demo hazırladım. Bir ajansa bağlıydım. 'Albüm yapalım' dedik, hatta bir şirkette bulduk. O şirketin genel müdürü albümü yapacaktı ama başka bir şirkete geçti. O zaman olmadı. Zaten yapımcılar da piyasa kötü olduğu için canlı performans yapabilecek grup ve şarkıcılara albüm yapmayı tercih ediyor. Ben de piyasanın düzelmesini bekliyorum. Eğer düzelmezse ben de yaptığım demoyu internetle ya da başka yollarla insanlarla paylaşmak istiyorum. Şu anda yeni şarkılar yapıyorum. Yaptığım demoyu yenileceğim.
'BESTE DE YAPIYORUM' * Peki tarzınız ne olacak? Yaptığım müzik asla rock değil. Kendi tarzımı ve kendi müziğimi yapmaya çalışıyorum. Şarkıların içerisinde genellikle içinde aşk, hayal kırıklığı, öfke, her şey var. İçimden geçen her şeyi sade ve net bir şekilde konuşur gibi yazıyorum. İçinde çok fazla edebi sözler barındırmayan şarkılar. İlk fırsatta insanlarla buluşturmayı istiyorum. Dünyadaki bütün kadın vokallerin biraz Türkçeleşmiş hali. Ama daha önce çok fazla yapılmamış bir şey.
* Peki tarz olarak kendinizi hangi sanatçıya benzetiyorsunuz? Anima diye bir grup var. Biraz onlara, biraz da Şebnem Ferah'ın akustik gitarla çalınan soft şarkıları vardır biraz da ona. Ama derdi olan ve hayata soru soran şarkılar. İlişkiler ve hayattaki haksızlıklar üzerine 15-16 tane sözüm var. Kendi bestelerimi de kendim yapıyorum.
