Asker ve polis
TESEV'in raporunu yazanlar arasında Polis Akademisi öğretim üyelerinden 5 kişi olması, acaba bizi askerpolis gerginliğine götürebilir mi? Maalesef, Org. Yaşar Büyükanıt böyle bir izlenim yarattı. Neticede TESEV, belirli bir amaç için kurulmuş bir sivil toplum örgütü. Ve Türkiye'de demokratikleşmeyi, sivilleşmeyi, Avrupa Birliği'ni, özgürlükleri savunuyor. Beğenirsiniz veya beğenmezsiniz. Ama bir sivil toplum örgütüne "NedenPolisAkademisi'nin5üyesineyazıyazdırdın?","Amacın,TürkSilâhlıKuvvetleri'niyıpratmakmı?" gibi sorular sorup, niyetler atfedemezsiniz. Elbette, söz konusu sivil toplum örgütü kendi düşüncesine yakın insanlardan istifade edecek. Hele hele, Doç. Dr. Önder Aytaç'ın babasının Bornova'da Nur ayinine katıldığı için yargılandığı, Fethullah Gülen'in avukatının, 1993 yılında onu da savunduğu yolundaki gazete haberleri iyice komik. Ne yani, Aytaç'ı Gülen'in avukatı savundu ve oğlu da "AlmanakTürkiye"de yazı yazdı diye, TESEV Fet hullahçı bir örgüt haline mi gelecek? Polis ve asker arasında zaman zaman sürtüşmeler ortaya çıkabilir. Şemdinli'de de bunun son örneğini görmüştük. Jandarma istihbarat elemanları, mül kamirden izin almadan polis bölgesine girmişti. Bu husus çok tartışıldı. Bu arada, Refahyol'un İstihbarat Daire Başkanı Bülent Orakoğlu'nun başına gelenleri de hatırlıyorum. Özal döneminde, Polis Vazife ve Selâhiyetleri Kanunu'na 7'inci madde eklenmiş, "devletinAnayasaldüzeninivegüvenliğinibozacaktehlikelerekarşıhertürlüistihbaratçalışmasıyapma" görevi polise verilmişti. Batı Çalışma Grubu'na ait bir belge Polis İstihbarat Dairesi kanalıyla Cumhurbaşkanı Demirel'e kadar ulaşınca, kıyamet kopmuş, Orakoğlu, ek 7'inci maddeye dayanarak vazifesini yaptığını söylemişti. Kısacası, asker, İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesini öne sürerek kabul edilemeyecek bir davranış içine girse, polisin de istihbarbilgileri siyasiktidara ulaştırma görevi var. Demokrasi rayında giderse, polis gibi asker de, siyasotoritenin denetimi altında görev yapması gerektiği bilincini taşırsa, bu gibi münakaşalar hiç yaşanmayacak. Ama, şimdilik, hassasiyetleri gözeterek ve doğruları da söylemeyi ihmal etmeyerek, yola devam etmek zorundayız.