Yoldan cayanlar
Bir ülkede, kulüp başkanları, medyanın yarısını şarlatanlıkla suçluyor ve o ülkede medyayı temsil edenlerin sesi çıkmıyorsa, şarlatanlık itibar görüyor demektir. O yüzden masa altı yöneticiliğin alkışlanması da sebepsiz değildir. Hastanelere kupa siparişi yapılmasının da... Her şey birbirini tamamlıyor zaten. Türkiye, rüşvette dünyada en kirli dördüncü ülke. Futboldaki temiz düşleri hayal etmeyin bile. Takımlarımızın futbol kalitesini zaten görüyoruz. Fakat futbola yön verenlere bakıyorum da, bütün mesele üç yabancı teknik adam. Onları postalamakla, her şey ak pak olacak sanırsınız. Hayır! Bizler bu ülkede vebataşıyanfarelerinvebaliniödüyoruz. Sanki bütün mesele, üç yabancı teknik adam. Peki ya asıl gerçekler? Kendi çıkarları için sistem icat edip, yorumculukla teknik adamlığı karıştıranlar? Menajerlik derdine düşüp, teknik adam kellesi isteyenler? Hepsini biliyoruz ama bizler gerçekleri sevmiyoruz galiba! İsviçre maçında gerçek yüzümüzü gördükten sonra, kendimizi temize çektik mi? ErsunYanal'ı, milli takımın başındayken tefe koyduk da, şimdi nedir bu bulunmazHintkumaşımuamelesi? Kendi günah defterlerimizi yakmadan, neyin hesabını soruyoruz? Ne yazık ki, elmaya kurt girdi bir kere. Şarlatanlığın itibar gördüğü bir ülkede, gerçekleri görmek kimsenin işine gelmiyor. Çünkü kozlar onların elinde. Gazeteler de... Televizyonlar da... O yüzden uzun bir süre çırpınmak zorundayız. Hep söylüyorum. Türk futbolu, İsviçre maçından sonra, yolundan caydı. Ahhh! Bizde futbola duyulan heyecan kadar... Birazdadürüstlükvemeseleyeerkekçebakangözlerolaydı...