Kadını ikinci plana iten hadislerin tamamı sonradan uydurulmuştur.
Bu hafta cuma sohbetimizde "İslam'da kadının yerini" tartıştık. Kadınları eve hapseden, ikinci sınıf varlık muamelesi görmesine neden olan "sahte hadisler"de neler deniliyor? Kur'anı Kerim ve Hz. Muhammed'in, kadınla erkeği her ortamda eşit tutan tavrına rağmen, ne zaman kadınlar geri plana itilmeye başlandı? Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi profesörleri, "İslam'da kadın" gerçeğini sizin için ortaya koydu: Hasan Onat: İslam'da kadın konusu, çok tartışılan, üzerinde çok spekülasyon yapılan konulardan biri. Sorunun özünde İslam'ın insana bakışının sağlıklı anlaşılmadığının yattığını düşünüyorum. Çünkü kadın ve erkek, Kur'an mantığıyla baktığımız zaman bir bütünü oluşturan iki eşit parçadır. Biri diğerinden yaratılış itibarıyla ne daha üstündür, ne daha eksiktir. Kur'an, kadınların erkekler için örtü, erkeklerin de kadınlar için örtü olduğundan söz eder. Kur'an'ın gözünde esas olan insandır ve insanın da üstünlüğü erkek ya da kadın olmakla değil, takva ile mümkündür. Takva dediğimiz şey, Allah'a yönelik en temelde doğru bilgiye dayalı bilinçli saygıdır. Kamil ÇAKIN: Peygamberimiz Arap toplumundaki kadının durumunu düzeltme, kadını layık olduğu seviyeye getirme mücadelesi veriyor. Peygamberimiz'in kız çocuklarının ve yetişkin kadının her alandaki konum ve durumuyla ilgili söz ve uygulamaları var. O zaman, çok yaygın olmasa da Kur'an-ı Kerim'e girecek kadar önemli olan kız çocuklarının diri diri gömülmesi hadisesi var. Peygamberimiz kız çocuklarının yetiştirilmesini ve onlara karşı iyi davranılmasını teşvik ediyor. Mesela, "3 kız çocuğu olup da onları iyi yetiştiren cennetliktir" diyor. Yetişkinler konusunda da durum farklı değil. Bunu daha çok Medine döneminde fark ediyoruz. Peygamberimiz'in hanımlarına yönelik bir aşağılama, onlara el kaldırdığına ilişkin hiçbir şey söz konusu değil. Bu, diğer insanlara da örnek teşkil ediyor. Medine'de aile içinde kadın yemek, bulaşık ve gezme gibi konularda oldukça rahat hareket ediyor. Kocasıyla tartışabiliyor. Kadın öyle köşeye atılmış, bir yere sıkıştırılmış, evden çıkması yasak bir kişi değil. Yani kendi gündelik hayatlarını rahat bir şekilde yaşıyorlar.
'İslam, erkek egemen bir yorumla günümüze ulaştı' Şerife ÜSTÜNER: Günümüzde bu tablo neden değişti? Hasan ONAT: Bunlardan biri, din anlayışında erkeklerin daha çok belirleyici olması. Kadınların dini anlama ve yorumlama konusunda ön planda olmayışları. Zaman zaman erkeklerin kendilerinden korkması, kadınları eve hapsetmeleri gibi sonuç da doğurabiliyor. Ama en temelde, kadınların İslam'ın insana verdiği değerin farkında olup, kendi haklarına sahip çıkmayışları. Yani, İslam, tarih boyunca daha çok erkek egemen bir yorumla günümüze kadar ulaşmıştır. Eğitim boyutu önemli. Hz. Muhammed'in eşi Ayşe ciddi bir öğretmen. Hadis öğretimi konusunda ciddi öncülük yapıyor. Recai DOĞAN: Kadın konusundaki ayetlerde muhatap alınan, hem kadın hem erkektir. Kur'an-ı Kerim'in hiçbir tarafında ne erkeğin ne de kadının aklen ya da başka şekilde üstünlüğüne dair bir şey yok. Böylesine kadının ve erkeğin eşitliğine önem veren bir dinin, iki cinsin kabiliyetlerinin geliştirilmesi noktasında eksik kalması düşünülebilir mi? İlk emri "Oku" olan Kur'an, kadının da okumasını istiyor. Hz. Peygamber öyle bir şey yapıyor ki, kadınlara ayrı eğitim ve öğretim veriyor. Kadının bu kadar eğitimle, öğretimle yakından ilgili olduğu bir süreç yaşanıyor. Kadın o zaman, erkeklerle ciddi şekilde tartışıyordu. Daha sonraki asırlarda mahalli kültürden destek alan bazı görüş ve anlayışların bir kısmı, özellikle Kur'an'ın kadın konusuna getirdiği aydınlık ufkun bölge bölge kararmasına yol açmıştır.
Erkeğe karşı kadının şahitliği... Hasan ONAT: Kur'an'la birlikte kadının statüsünün iyileştirilmesi yolunda ciddi sürecin olduğu açık seçik ortada. Burada en çok tartışılan birkaç konuya temas etmeliyiz bence. Mesela, 1 erkeğe karşı 2 kadının şahitliği konusu. 'Kur'an, kadına değer vermiyor. "1 erkeğe karşı 2 kadın şahit" deniliyor. Burada unutulan birkaç önemli gerçek var. Kur'an'da diyor ki: "Annenizin, babanızın aleyhine olsa bile doğru şahitlik yapın. Şahitlik meselesinin özü, hakikatin ortaya çıkmasıdır." 2 kadın şahitliğe ilişkin ayetlerde esas alınan husus şudur: Bir alışveriş yapıldığında, önce yazıya geçsin, belgelensin isteniyor. Bu belgenin daha sağlıklı olabilmesi için şahit bulundurulması isteniyor. Ve 1 erkeğe karşı 2 kadın şahit de, belgenin daha güvenilir olmasına yönelik üçüncü mesele. Bunları eşitleme diye bir şey yok. Esas olan belgenin güvenilirliğinin sağlanmasıdır. O şartlarda "2 erkek bulamazsanız, 1 erkek 2 kadın olabilir" denilmesi, aslında İslam'ın doğru bilgiye, belgeye verdiği önemin kanıtıdır. Ama tarihsel akış içinde Müslümanlar, şahitlik meselesinde Kur'an'ın kurucu ilkesi "adaletin sağlanmasını" biraz görmezlikten gelip, "1 erkeğe karşı 2 kadın şahit olacak" demişlerdir.
'Boşanma, erkeğin 'Boş ol' demesiyle olmaz' Şerife ÜSTÜNER: Boşanmada kadınla erkeğin pozisyonu ayrı mı? Hasan ONAT: Burada yanlış bilgiler var. Denilir ki: "Boş ol deyince boşanılır." Kur'an mantığıyla bakarsak, evlilik nikâh denilen akitle gerçekleştirilir. Nikâh, hukukun başlaması demektir. İslam'ın geldiği döneme bakarsanız, nikâh kadınla erkek arasında bir hukukun başladığını gösterir. Bu şu anlama gelir; nasıl evlilik hukukla birlikte kurulan bir müessese ise boşanma da erkeğin "Boş ol" demesiyle ortaya çıkacak bir durum değildir. Yine hukuk kapsamında olması gerekir. Bunlar, hep gelenek çerçevesinde üretilen bilgilerdir. Kadın, nikâhta "Benim de boşama hakkım olacak" dediği anda onun da boşama hakkı olur. "Sadece erkeklerin boşama hakkı olur" diye bir kural yoktur.
'Peygamber zamanındaki özgür kadın ortadan kalktı' Kamil ÇAKIN: Peygamber Efendimiz zamanında kadınlar gece karanlığında bile olsa camiye giderlerdi. Peygamberimiz'in vefatından tahminen 30-40 yıl sonra, kadınların camiye alınmamaları ve geceleri sokağa bırakılmamaları gibi bir uygulama görüyoruz. Bunun üzerine kadınlar toplanıyorlar. Hz. Ayşe'ye gidiyorlar. "Biz Resulullah zamanında hangi vakitte olursa olsun camiye giderdik, şimdi ne oldu bu insanlar bizi göndermiyorlar?" diyorlar. Hz. Ayşe onlara, "Eğer Resulullah sağ olsaydı o da sizin camiye gitmenizi yasaklardı" cevabını veriyor. Hz. Ayşe'nin cevabından toplumun yapısında bir değişim olduğunu anlıyoruz. Kadını yavaş yavaş camiye göndermemeye, sokağa çıkarmamaya, eğitimden mahrum bırakmaya başlıyorlar.