Ayda Tanyeli, 'Yavrumun ölümü hayattaki en büyük mağlubiyetimdir. Bu maddeler uyuşturucu değil öldürücü' diyor ve acıların en büyüğünü yaşayan bir anne olarak uyarıyor: 'Aileler dikkat. Bir nesil yok olmak üzere'.
Can Tanyeli, ailesinin 'öldürücü' adını verdiği uyuşturucuya kurban giden pırıl pırıl binlerce gençten sadece birisi... İtalyan Lisesi 2. sınıfta tanıştığı uyuşturucudan tüm tedavi ve kaçışlarına rağmen kurtulamayan Tanyeli'nin cesedi, 4 Mart 2004'te Beşiktaş'taki bir parkta bulundu. Ressam baba Yavuz Tanyeli ile avukat anne Ayda Tanyeli'nin tek çocuğu olan Can Tanyeli'nin ölümü, ailesini, arkadaşlarını ve onun kurtulması için mücadele veren birçok kişiyi yasa boğdu.
'Mağlup oldum' Ama bir kişi var ki, o, acıların en büyüğünü yaşadı. Hayatta en değer verdiği varlığını, yavrusunu, kaybeden anne Ayda Tanyeli, "Oğlumun ölümü hayatımdaki en büyük mağlubiyettir" diyor. Oğlunun ölümünün ardından yaşamının tamamen değiştiğini ifade eden Tanyeli, duygularını "Aradan geçen bunca yılda acım daha da arttı. Can'la birlikte bütün çocuklar için üzülmeye başladım. Öldürücü her yerde dikkatimi çeken ilk şey oldu. Hayatım, Can ve hukuktu ama artık öldürücü" sözleriyle dile getiriyor.
Kabul etmiyor Yaşamı boyunca uyuşturucudan nefret ettiğini vurgulayan Tanyeli, uyuşturucu sözcüğünü kabul etmiyor. Acılı anne, "Bu maddeler uyuşturucu değil, öldürücü... Çünkü uyuşturucular uyuşturmuyor, öldürüyor. Öldürücülerin aslında müthiş bir kimyasal silah olduğunu düşünüyorum. Bir ülkenin gençliğini yok etmek istiyorsanız işte o zaman bu öldürücüyü kullanabilirsiniz" diyor.
'Kendimi suçladım' Ayda Hanım, Yıldız Teknik Üniversitesi Duyusal Tasarım Bölümü son sınıf öğrencisi iken yaşamını yitiren oğlunun İtalyan Lisesi 2'inci sınıfta uyuşturucu kullanmaya başladığını belirterek, o süreci şöyle anlatıyor: "Can öldürücüye başladıktan 3 ay sonra Fatih Camii'nin avlusunda fenalaştı. Öldürücü kullandığını o gün öğrendim. Eğer o olay olmasaydı, kullandığını anlayamazdım. Çünkü her şey normaldi. Ergenlik döneminden kaynaklı bazı şeyleri vardı o kadar... Bunu öğrendiğim an önce kendimde kusur aradım. 'Ben hata mı yaptım?' diye kendimi sorguladım, durdum. Psikiyatristlerle konuştum, Can'la konuştum. Sorunun arkadaş çevresinden kaynaklandığı ortaya çıktı. Can, 'Bir arkadaş ortamında denedim. 'Bir kereden bir şey olmaz' diye düşündüm. Eğer kullanmazsan kendini azınlık gibi hissediyorsun. Sana korkuyormuşsun gibi bakıyorlar anne' demişti. Can öyle bir çevreye rastladı işte. Öyle bir çevreye rastlamasaydı eminim hiçbir zaman kullanmazdı. Çünkü Can sigara bile içmezdi. Sporla ilgilenen, derslerinde başarılı bir çocuktu. Mutluydu. Öldürücü yüzünden kısa sürede mutsuz çocuğu dönüştü."
Arkadaş değil düşman Can Tanyeli'nin 8 aylık bir tedavi sonrası uyuşturucuyu bıraktığını, ancak tam 5 yıl sonra üniversiteyle birlikte yeniden bataklığa saplandığını söyleyen Ayda Tanyeli, arkadaş çevresinin ne kadar önemli olduğuna bakın nasıl dikkat çekiyor: "Can'ı öldürücü kullanan arkadaşları hiç rahat bırakmadı. Çocuklar arkadaşları yüzünden öldürücüye başlıyor. Öldürücü kullanan kişi bir süre sonra para bulamaz hale geliyor. O zaman en yakın arkadaşını kullanarak ihtiyacını gidermeye çalışıyor. Önce parasını elinden alıyor, ardından arkadaşını da batağa sürüklüyor. En yakın arkadaşınız size öldürücü madde teklif ederse, bu kişinin arkadaşınız değil, düşmanınız olduğundan emin olabilirsiniz. Her çocuk bir başka çocuğa öldürücüyü empoze ediyor. Zaten bu yüzden öldürücüye başlama yaşı bu kadar düştü. Kimyasal silah gibi... Eğer önlem alınmazsa çok çocuk ölecek. Bir genç nesil yok olacak."
'Görev devlete ait' Uyuşturucu sorununda devletin ihmali olduğunu savunan Tanyeli, "Eğer bir ülkeye uyuşturucu girişini engellerseniz, çocuklar ölmez" diyor. Sorunun devlet tarafından aşılacağını söyleyen Tanyeli'nin tespitlerine göre, devlet de, aileler de bu olayın üzerini örtüyor. Uyuşturucu madde kullanan çocukların varlığı kabul ediliyor ama 'Onlar ölüm riskiyle yaşayacaklar' gibi bir mantık devreye giriyor. Ailelerin çocuklarının uyuşturucu kullandığını gizlediğini belirten Tanyeli, onlara şu tavsiyelerde bulunuyor: "Aileler, çocuklarının öldürücü kullanmaması için elinden geleni yapmalı ama kullananları da dışlamamalı. Çocuklarıyla arkadaş olmaktan ziyade, annebaba gibi olmalı. Arada bir mesafe olmalı ki çocuk herhangi bir şey yaptığı zaman bunun hesabını verip veremeyeceğini düşünsün. Disiplin önemli. 'Çocuğunuzu dövün' anlamında değil elbette bu söylediğim... Ama saygı ve sevgi çerçevesinde çocuğun izlenmesi gerekiyor. Can'la arkadaş gibiydik. Doktorlara bunu söylediğim an beni uyardılar. 'Onun arkadaşı değil, annesisiniz' dediler. O zaman anne-baba gibi davranmayı öğrendik. Belirli bir disiplini kurmaya çalıştık. Can o disiplini kabul etti ama belki geç oldu. Aslında o da kurtulmak için çok çabaladı. İletişimimiz çok iyiydi ama bize öldürücü yüzünden yalan söylüyordu. Bunun canını çok acıttığından eminim."
Umutluydu ama... Çabalarına rağmen oğlunu uyuşturucu batağından kurtaramayan Tanyeli, "Hep yaşayacağını umut ettim. Oğlumun öldüğü gün, beni rahatlatacak tek şey o gün hiç kimsenin uyuşturucu kullanmadığını bilmem olurdu" diyor.