Oruç diyeti, yani 'şifa orucu', uzman gözetiminde düzenli olarak tatbik edilirse her derde deva bir yaklaşımdır. Ancak, kendi kendinize uygulamanız sakıncalıdır.
Oruç tedavisi kişiyi yeniden doğmuş gibi yapar. Organizmayı yeniler. İlerleyen oruç süresince vücut, depolanmış gereksiz ve zararlı maddelerden arınır, hürcereler gençleşir, fonksiyonlarını daha etkin bir şekilde yapar. Yazı dizimizin dünkü ilk bölümünde yazar Gülhan Beydemir'in, "Sağık İçin Oruç Bıçaksız Ameliyattır" kitabından oruç diyetinin insan bünyesine etkilerini anlatmıştık. "Sağlığınız yediklerinize ve içtiklerinize bağlıdır" diyen yazar Beydemir, oruç tedavisinin, yani 'şifa orucu'nun vücut sistemini toksin ve hastalıklardan arındırdığını, dini kurallara dayalı olmadığını vurguluyor. Oruç tedavisine son çare olarak başvurulabileceğini anlatan Beydemir, "Eğer doktorunuzun size verdiği ilaçlar varsa kullanmaya devam edin; hekiminizle görüşerek şikayetinize teşhis koydurmadan kesinlikle kendi kendinizi tedavi etmeye kalkışmayın" uyarısında bulunuyor. 'Oruç her derde bir çare midir?' diye soran Beydemir, bu sorunun yanıtını yine kitabında veriyor:
Etkili tedaviler yapıldı Oruçla tedavi alanında en önemli pratisyenlerden birisi olan, Weger Sağlık Okulu'nu, Readlands, California'yı yöneten ve kontrol eden doktor George S. Weger şöyle demektedir: Yazar, orucun etkili bir metot olduğuna inanır. Hiçbir şey, gerçeklere tanıklık etmeden daha tatmin edici, hiçbir iş deney sonuçlarını gözlemlemekten daha telkin edici olamaz. Böyle birçok hastalıklarda kısa süreli oruç tedavisinin sonuçları gözlemlendi. Kronik egzama, varis, ülserler, mideye ait ve on iki parmak bağırsağı üserleri, astım, romatizma, kolit, dizanteri, endokarditis, sinüzitler, bronşit, sinir iltihabı, böbrek hastalığı, akut ve fistülün, sedef hastalığı, sindirimle ilgili problemlerin tüm türleri, kronik apandisit, pelegra, glokom, göğüste yumru, migren vs... Daha bir çok hastalıklar bu listeye eklenebilir. Oruç tedavisi sonuçlarına bakılırsa, kimisi bunu akıl almaz bir saçmalık olduğunu söyler, kimisi de bunu her derde deva bir ilaç olarak bilir. Biz, bütün şüphecilere uygun seçilmiş ve düzenli uygulanan bir oruç tedavisini tavsiye etmeliyiz. Bu tedavi uygun bir şekilde ve bir uzmanın gözetiminde tatbik edilirse, her derde deva bir yaklaşımdır.
'Özel oruç programım' Oruçla hayatımın en kritik döneminde tanıştım. Dr. P.Bregg'in tecrübelerini aldım ama tavsiyelerini almadan bir nevi "delirmiş" gibi tedaviye, yani oruca başladım. İlk defa olarak 15 gün aç kaldım. Bu orucumun iyi gittiğini söyleyemem, çünkü heyecan, sabırsızlık, acele, korku ve ağrılarım bir araya geldiğinden dolayı beni yerden yere vuruyordu. Şunu söyleyebilirim ki, ağrılarım ikinci plana geçmişti, çünkü içimde bir umut ışığı doğmuştu. Başlıca mesele bu tür özel bir programda ilk adımı atmaktadır. Bu kişiden kişiye değişir ve zorlukları da küçümsenemez. İlk önce bu işi beyinde kabullenmek gerekiyor. Bu ilk adım ve ilk şarttır, gerisi kolaydır. 15 gün içinde çok sıkıntılarım oldu. Zaten hasta olan kalbim, hayatımda ilk kez bu kadar hızlı atmaktaydı. Bunun yanında ağız, ter ve idrar kokusu korkunç bir boyuta ulaşmıştı. Öyle ki, herkesin benden kaçtığını hissediyordum. Canımı dişime takarak bunlara dayanmıştım. Tıbbi müdahaleler beni öylesine bıktırmıştı ki, sağlığımı kazanmam için diri diri derimin soyulmasına bile razıydım. Orucun verdiği bu sıkıntılar daha önceleri yaşamış olduklarımın yanında keyifli bir eğlenceydi diyebilirim.
Mutlu sonun habercisi... Oruç tedavisindeyken yaşanan sıkıntılar iki enteresan anlam taşıyor. Birincisi, oruç tedavisi sırasında ağrı ve sızıların fazlalığı, o kişinin vücudunda daha çok zehirli birikimlerin ve buna bağlı gizli hastalıkların habercisidir. İkincisi, bu ağrılar mutlu sonun müjdecisidir, yani daha önce de söylediğim gibi "İyileşmeye giden yolu gösteren yeşil ışıktır" ki, bu ışığı herkes az da olsa hissediyor.