Dost acı söyler. Dünkü yazımda, İzmir'in "şehirmobilyaları" açısından ne kadar talihsiz bir vaziyete düşürüldüğünü yazmıştım. Şehir mobilyaları içinde en doğalı ve en yararlısı, kuşkusuz ağaçtır. İzmir'de ara ki bulasın!
***
Bunda, 60'lardan sonra kenti çepeçevre saran göçün büyük etkisi olduğu muhakkak. Güzelim İzmir'e kondu konduranların bir tanesinin bile aklına bahçeye iki erik ağacı ile bir salkım söğüt dikmek gelmemiş, yazık. Yaşadıkları ve yaşayacakları yeri Cidde'ye çevirirken, buna göz yuman politikacılar da aldıkları oylarla ölümsüzleşeceklerini zannettiler, ama şimdi İzmir'de yeşil kalabilmiş tek yer olan kabristanlarda yatıyorlar.
***
Türkiye'nin en mutena yerleşim bölgelerindeki belediye başkanlarının içine düştükleri en büyük tuzak, festivaltuzağıdır. Medyada yer tutmuş bir festivalçetesi vardır. Bunlar entel görünümlü tiplerdir, belediyelerin halkla ilişkilercilerini kafaya alırlar, bir festival yapalım, biz de oraya gelelim, boy gösterelim, kitap falan imzalayalım, birer de söyleşi patlatalım, birbirimizi ağırlayalım, yiyelim içelim güzelleşelim. Sonra biraz da karşılıklı "şilt" leşiriz olur biter.
***
Belediye başkanları bu etkinliklerle beldelerinin yüceleceğini zannederler. Halbuki öyle değildir ve olamaz da... Çünkü bu yöntem sadece, festival ve gezi çetelerinin kendilerini popülerleştirmesine yarar. Sonra belediye başkanı, içinde geçici olarak oturduğu sarayın penceresinden şehre baktığı zaman, bir tek ağaç göremez. Kültür festivalleri sürmekte, fakat kentkültürütedricenölmektedir. Allah bütün güzel beldelerimizi festivalçetelerindenkorusun, amin!..