12 Eylül 1980'de askeri darbe olunca, Yunanistan'a gıpta etmiştim . Çünkü albaylar cuntasını deviren Yunanistan, onları da yargılayarak, demokrasiye sağlam bir adım atmıştı. Biz ise, işte gene "Cumhuriyet'ikorumavekollamayameraklı" bir grup askere teslim oluyorduk. Şuna inanıyorum ki, mutlaka, biz de Yunanistan gibi, demokrasiye darbe vuranları yargılamalıyız. Ancak o takdirde, rejimimizin üzerindeki bu ipotekten kurtulmak mümkün olacaktır. Maalesef Türkiye'de askeri vesayet sona ermediği gibi, bunu laik Cumhuriyet açısından yararlı gören % 30 civarında bir kitle de mevcut. Zaten bu yüzden Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaşırken provokatif eylemlerin ortaya çıkabileceğinden söz ediliyor. "TayyipErdoğan,Cumhurbaşkanıseçilmemeli" diyenler de, güçlerini böyle bir anlayıştan alıyor. Ahmet Necdet Sezer'in Cumhurbaşkanı olabildiği bir Türkiye'de, Başbakanlık'a kadar yükselmiş ve hâlâ arkasında önemli siyasi destek bulunan bir kişi neden Çankaya'ya çıkamasın? Ben, AK Parti'nin zaafa uğrayacağını düşündüğüm için, Erdoğan'ın bir süre daha Başbakanlık yapmasını arzu ederim. Ayrıca, Cumhurbaşkanı'nın daha uzlaştırıcı bir kişiliğe sahip olması gerektiğine inanıyorum. Erdoğan ise, bu tarife uymuyor. Ama, bazıları, konuya, siyasi gerekçelerle değil, rejime yönelik hassasiyetle yaklaşıyor. Bu zihniyet değişmedikçe, Türkiye'de daima demokrasinin yolu askeri müdahalelerle kesilir. Kimi 12 Eylül gibi Meclis'i fesheder; kimi 28 Şubat gibi politikacıların arkasına sak lanıp, hedeflerini gerçekleştirir. Ülkemiz de "BirinciLig"e bir türlü çıkamaz.