1999 Roland Garros finali çoğu tenis severin aklından kolay kolay çıkmaz. O sıralar milyonların sevgilisi olan (daha sonra da Agassi'nin sevgilisi olacak) Steffi Graf 29. Grand Slam maçına 22. şampiyonluk için çıkarken, karşısında neredeyse bütün turnuvaların en genç şampiyonu olma unvanına sahip Martina Hingis vardı. Hingis hırçın ve agresif oyununu her zaman olduğu gibi sürdürürken maçın bir anında top izini bahane ederek Graf'ın sahasına dahi girdi. Hingis en basit tabiriyle şımarıklıklarını maçın geri kalan bölümüne de taşıdı ve tenis kortunda kibarlıklarıyla ünlü Fransızların dahi tepkisini çekti. Maç sonu Hingis gözyaşlarına boğulurken belki de bu gözyaşları ailesinin küçük yaşta boşanmasının, kendi ülkesinden daha çocukken koparılmasının, kendisi asla ülkesinin dışında teniste başarılı olamayan annesinin hayatı boyunca devam eden baskıcı tutumlarının da sonucuydu. 99 Roland Garros finali Steffi Graf için son grand slam zaferi olurken, Hingis için de bir devrin sonu anlamına geliyordu. Martina Hingis o finalden sonra bir daha hiç bir grand slami kazanamadı. Kariyerinde çok genç yaşlarda elde edilmiş sayısız şampiyonluğa sahip Martina Hingis çoğu tenis severin gözünde 99 finalinde adını tenis dünyasının dokunulmazları arasına yazdırma şansını yok etti. 2006 başında tenise geri dönen Martina Hingis, kendisi dahi tam olarak farkında olmasa bile efsanelerin arasında hak ettiği yeri almak için bir şansı daha var. Senenin başında yaptığı açıklamalarda şu anki tenise iltifatlar yağdıran Hingis, bu alçakgönüllüğünü gerçek anlamda başarılı olduğu dönemde de korumalı. Vatandaşı Federer'in kariyerinin 7. grand slam kupasını Rod Laver'dan alırken neden gözyaşlarına boğulduğunu Hingis anlayabilirse ve bu gözyaşları 99'da akıttığı gözyaşlarıyla karşılaştırabilirse, işte o zaman adını altın harflerle tenis tarihine yazdırabilir.