Ben öyle entel dantel yazılar yazmaktan hoşlanmam. Hem kimse okumaz, okuyan da burun kıvırır. StockholmSendromu hikayesi de entel bir hikaye değil zaten... Çok ilginç.
***
StockholmSendromu, adını, 1973 yılında Stockholm'de bir banka soygunu sırasında, soyguncular tarafından rehin alınan insanların, bir süre sonra soyguncuların tarafına geçmesinden alıyor... Yani, sizin hayatınızı tehdit etmiş olanlar, sizi rehin alanlar bir süre sonra sempatinizi kazanıyorlar ve onların tarafına geçiyorsunuz. İnsanoğlu bu. Yapar mı yapar.
***
Türkiye'nin sayıları 3 milyona yaklaşan memurkitlesi, devlet ile zampazarlığı masasında oturuyor. Memuru temsil eden sendikalar yüzde 25'e yakın zam istiyor, devlet ise yüzde 4 vermeyi teklif ediyor. Bu uçurumlu ortamda, nasıl bir anlaşma sağlanacağı meçhul...
***
Memur kitlesi, aileleri ve çocukları ile birlikte 10-12 milyon kişilik bir topluluğu oluşturuyor. Esaslı bir seçmen kitlesi aynı zamanda... Konuyu StockholmSendromu'na bağlamak istiyorum.
***
Memurkitlesi, yıllardır hükümetler tarafından zımnen "rehinalınmış" bir kitledir. Bir kere memur oldun mu, ne kaçabilirsin, ne bırakabilirsin, ne uzarsın ne de kısalırsın... Memur her seçimde sandığa gider, oyunu kullanır, hükümetler değişir, fakat memurun rehin durumu değişmez. Öyleyse sormak gerekir. Memur kitlesi bir çeşit StockholmSendromu mu yaşamaktadır? Yani kendilerini rehin alanlara bağlanmış durumda mıdırlar?