Onyılönce... Televizyon ekranından bir ses yankılandı. "MerhabaTelevole" dedi, yankılanan bu ses. Değer yargılarımızın aslında ne kadar da "değersiz" olduğunu ispatladı bize. Ahlak denen şeyin kumdanyapılmışbirerkale olduğunu serdi gözler önüne. Kimkiminlenerede?Dım,dım,dım... On yıl içinde programın ismi "Televole" olarak kalsa da, bu sefer içeriği değişti. "MerhabaTelekızlar!" Bu televizyon programını izleyen bir çok genç kız "şöhret!" sahibi olmak istedi. Bir çok erkek ise kolay yoldan para kazanıp " köşeyidönmek!" istedi. O yıllarda aracına bindiğim bir taksi şoförüne sormuştum: "Çokparanolsaneyaparsın?" " Televole'de izlediğim kadınlarla çatırçatır yerim. İbrahimTatlıses'i görmüyor musun abi? Adam götürüyor!" "Vaybe" dedim şaşkınlıkla. Şoför haklı. İbo'nun onlardan neyi fazla? Sadece " ayağındakundurası!" var diye düşündüm. Peki, İbo her hafta neden "Televole" de bu kadar çok izleniyordu?" Sonunda bulmuştum! Aslında bir çok Türkerkeğinin hayatı onun yaşamı gibi değil miydi? Evde bir kadın. (DeryaTuna) Dışarıda bir metres. (DansözAsena) Ve iki kadını idare etmeye çalışan bir erkek. (İbo) Her hafta aslında bu üçlüyü izlemekle, kendi hayatımızın ne olacağını sorgulamıyor muyduk? Evdekikadın; "Kocam evine mi dönecek yoksa o metres olacak kadına mı gidecek?" diye bir beklentinin içine girmişken... Dışarıdakikadın; "Sevgilim evine mi dönecek yoksa beni mi tercih edecek?" diye bir beklentinin içine girmişken... Adam; "Şimdi ne b.k yiyeceğim. Allah belanı! verecek" diye bir beklentinin içindeyken... Anladım ki aslında bizler kendi hayatlarımızı izlemişiz. Evde birkadın . Dışarıda birsevgili . Ve biz Türkerkeği . O nedenle de on yıldır "MerhabaTelevole" demişiz.
***
Üç kişinin bildiğini, bütün köy biliyor demektir. (Alman atasözü)