Dokunulmamış bir doğa, berraklığına şaşıracağınız koylar, dokusunu kaybetmemiş eski Rum köyleri, gizemli vadiler, şelalelerle süslü dereler ve akvaryumu andıran koylarıyla Marmara Bölgesi'nin en güzel coğrafyalarından biri olan Kapıdağ Yarımadası'ndayız..
KAPIDAĞ Yarımadası birçok kişinin ismini bile bilmediği bir yer. Bandırma ve Erdek, Kapıdağ Yarımadası'nın merkezi konumunda oldukları için genelde bu yerlerin ismi hep ön plana çıkar. Fakat Kapıdağ bu iki kentten ibaret değil. Kapıdağ Yarımadası, Marmara Denizi'nin ortasına doğru uzanan, bin 500 metre genişliğinde dar bir toprak parçasıyla karaya bağlanan bir yarımada. Tarihi 2700 yıl öncesine dayanan dünyanın en görkemli medeniyetlerinden biri olan Kyzikos şehir devleti de burada kurulmuş. Bandırma-Erdek yolu üzerindeki Aşağıyapıcı Köyü ilk durağımız. Yarımadanın anakarayla birleştiği yerde bulunan Aşağıyapıcı Köyü, en güneyde Kapıdağ Yarımadası'nın en eski köylerinden biri. Buradan Hamamlı Köyü'ne çıkıyoruz. Hamamlı Köyü, antik Kyzikos kentinin akropolü üzerinde kurulmuş. Antik kentin kimi kalıntılarını görmek hâlâ mümkün. M.Ö. 3. Yüzyıl'da yarımadayı anakaradan ayıran bir boğaz varmış. Hamamlı Köyü'nden sonra Kirazlı Manastırı'na geçiyoruz. 90 odası ve içinde bir kilise bulunan manastır kalıntıları, sık bitki örtüsü arasına sıkışmış. Kalıntıların yanında orman içerisinde piknik yapılabilecek alanlar da mevcut. Bir zamanlar Giritli Rumlar'ın yaşadığı, gemilerin uğradığı, hengameli bir yaşamın sürdüğü Çakıl'da, şimdi sessizlik hakim. Burada mübadele sonrası Selanik'ten gelen göçmenler yaşıyor. Bir döneme tanıklık eden eski evlerin çoğu yıpranmış. Ballıpınar'da Kavala'dan gelen Pomaklar yaşıyor. Ballıpınar yeşille mavinin birleştiği çok güzel bir yer. Köye gelirken geçtiğimiz yollar bizi büyüledi. Daracık kaldırımlı yolları, ahşap evleri, yıkık kilisisesiyle geçmiş yüzyıllardan günümüze izler taşıyor köy. Buranın diğer bir özelligi de Türkiye'deki en önemli kırmızı kuru soğan üreticisi olması. Kocaburgaz'la Ormanlı Köyü arasında ilerlerken sık bitki örtüsü ve kayın, meşe, kestane ve gürgen ağaçlarının oluşturduğu sık orman örtüsüyle kaplı tepelerle karşılaşıyoruz. Geçmişte padişahların keklik avına çıktığı bu ormanlar, 1978 yılında Av Koruma Sahası ilan edilmiş. Bu eşsiz güzellikteki panorama içinde ilerlerken, birbirinden güzel koylara da rastlıyoruz. Turan Köyü de bu koylardan birine saklanmış gibi sanki. Yol üzerinde olan ve kolaylıkla ulaşılabilen yarımadanın en hareketli köyleri İlhan, Narlı ve Ocaklar. Buralar kuzey rüzgârlarına kapalı olması nedeniyle deniz daha temiz ve turizm daha hareketli. Büyükova, İlhan Köy'e bağlı bir yerleşim birimi ve Kapıdağ Yarımadası'nın en güzel sahiline sahip olan bir eşsiz yerleşim yeri. Deniz olarak, Akdeniz ve Ege'deki birçok yerden bile daha iyi diyebileceğimiz bir yapıda.