Sabahleyin haber toplantısında Kayseri'deki dram anlatılıyor. Masada buz gibi bir hava esiyor. Belli ki, herkes bir anda kendisini o kimsesiz vatandaşın yerine koyuyor: Bir hasteneye sığınıyorsunuz, eğer kiminiz kimseniz yoksa, eşya muamelesi görüp, bir odada unutuluyorsunuz... Sonra tesadüfen cesediniz bulunuyor. Olayın geçtiği Yahyalı Devlet Hastanesi'nin başhekimi ile konuşmak istiyorum. Çünkü cesedi tesadüfen o buluyor. Dr. Oğuz Temizyürek. Arıyorum. Olayı özetliyor ve nasıl ortaya çıkardığını anlatıyor. "Haber bir yana, siz bir insan, bir doktor olarak bu manzara karşısında ne hissettiniz?" diye soruyorum.
Kime emanetiz? "Kanım dondu" diyor ve devam ediyor: "Ben 16 yıllık meslek hayatımda böyle bir şeyle karşılaşmadım. O an kendimi o hastanın yerine koydum. 'Ben de kimsem olmadan bir hastaneye gidebilir ve bir odada unutulabilirim' diye düşündüm. Bu olayda bir kasıt yok ama genç ve tecrübesiz arkadaşların ihmali olmuş. Bu bir insanlık dramı. Kabul edilir bir şey değil. Sorumlular için gereken yapılacak..." Başhekim, sorumluluk altında olan hastanede yaşananları, 'insanlık dramı' olarak nitenlendiriyor. Elbet sorumlular için gereken yapılacaktır. Ama giden gitti... Şimdi biz kendimizi devlet hastanelerine nasıl emanet edeceğiz? Bir başhekim bile "Benim başıma da aynı şey gelebilir" diye düşünüyorsa, gerisini siz hesap edin. Ya yanlız bir yerde hastalansak ve bizi hastaneye kaldırırlarsa? Bir odada unutulur muyuz?