Uludağ eteklerine kurulmuş Cumalıkızık Köyü, günübirlik gezilerin ideal mekanı. Köy; Arnavut kaldırımlı sokakları, mimarisi ve rengarenk evleriyle ziyaretçilerini geçmişe taşıyor
***
Zaman tünelinde yolculuk
Uludağ eteklerine kurulmuş Cumalıkızık Köyü, günübirlik gezilerin ideal mekanı. Köy; Arnavut kaldırımlı sokakları, mimarisi ve rengarenk evleriyle ziyaretçilerini geçmişe taşıyor.
Cumalıkızık'ın tarihi, Osmanlı'nın ilk kuruluş yıllarına kadar uzanıyor. Uludağ'ın kuzeyindeki dik eteklerle vadiler arasına sıkışıp kalan yöre köylerine bu konumlarından dolayı Osmanlılar zamanında "kızık" adı verilirmiş. Cumalıkızık, Uludağ eteklerindeki 7 kızık köyünden biri. Ama bu köy, tarihi dokusunu koruyabilen tek yer olmuş. 1920-1922 yılları arasındaki Yunan işgalinden yakılmadan kurtulan tek kızık köyü. Köyün girişindeki meydanda yerel yiyeceklerin satıldığı tezgahlar sizi karşılıyor. Önünden sular akan restore edilmiş rengarenk evlerle ahududu, böğürtlen reçelleri ve gözleme satan köylüler hoş bir atmosfer sağlıyor. Bütün sokaklar taş döşemelerle kaplı. Sokaklar birbirini dik olarak kesmiyor. Evler eğimli olan köy arazisine uyacak şekilde oturtulmuş. Sokakları yaya ve binek hayvanlarıyla, at ve öküz arabalarının ancak geçebileceği genişlikte yapılmış. Yassı taş döşeli taş sokakların orta kısımları Uludağ'ın eriyen karlarının suyu ve yağışlı günlerde suyun akıp gitmesi için hafif çukur bir kanal şeklinde yapılmış.
CUMBALARIN YANSITTIĞI ŞENLİK Köydeki 270 evin yaklaşık yarısı kullanılıyor. Kimi aileler yüzyıllardır bu köyde; kimileriyse restorasyon çalışmalarından sonra köylerine geri dönmüş. Evler genelde 3 katlı. Zemin, birinci kat ve avlular sokak döşemesine uygun moloz, taş ve ahşap hatıllı duvarlarla örülmüş. Evler yapılırken aile mahremiyetine son derece özen gösterilmiş. "Evin içi görülmesin" diye pencereler üst kata yerleştirilmiş; kafesli veya cumbalı yapılmış. Ahşap merdivenle çıkılan ara kat ve üst katta, upuzun sedirler var odaların önünde. Kapı kulpları ve tokmaklar demirden; çatının üstüyse alaturka kiremitlerle kaplı. Kapı tokmakları, cumbalar, pencere kenarları ve balkonlara konulmuş rengarenk çiçek açmış saksılar, bahçe ve ev duvarını saran sarmaşıklarla süslü renk cümbüşü evler, sizi bir anda etkisi altına alıveriyor.
ETNOGRAFYA MÜZESİ DE MEVCUT Köyde Osmanlı Devri'nin özelliklerini yansıtan cami, hamam, çeşme ve Etnografya Müzesi bulunuyor. Köyün geçim kaynağının büyük bir kısmı kestaneden sağlanıyor. Köyün çevresi yakın tarihe kadar kestane ağaçlarıyla çevriliymiş. Ancak, "mürekkep hastalığı" uzun yıllar köyün ana gelir kaynağı olan kestaneciliği kısa sürede yok etmiş. Dar alanlarda yapılan meyve ve sebzecilik köyün tek geçim kaynağı olmuş. Şimdilerdeyse turizm ön plana çıkarak köye yeni bir gelir kaynağı açılmış. Meydandaki tezgahlarda reçelden turşuya, mantıdan erişteye, fasulyeden cevize, mevsimlik meyveden sebzeye ne ararsanız satılıyor.