İsviçre maçındaki rezaletimizin cezası indi de, kendi payımıza düşen dersimizi aldık mı acaba? Hatalarının bilincinde olmayan imparatorlar ülkesinde, bir daha aynı hatalara yenilmeyeceğimizin garantisi olacak mı? Hazırlık maçlarında bile kulübeden dörtnala hakemin üzerine yürüyen tavrımızı toprağa mı gömdük? Dizginler hala suçluların elindeyse, eski defterleri yakmak mümkün mü? Alışkanlıklarımız tutkuya dönüşmüş, cezaların indirilmesi neyi değiştirir? Kendimize itiraf edemediğimiz günahlarımıza makyaj yaparak, nereye kadar gidebiliriz? Yeni çıkan ilaçları kullanmak istemeyenleri, yeni hastalıklar bekliyor demektir. Şiddetin saygınlık gördüğü, bir ülkede, sportmenliğin ayağa kalkması mümkün değildir. O yüzden centilmenlik bizim ülkemizde "hilkatgaribesi" olarak kalmaya mahkumdur. Geçen yılı hatırlayın. Lig sonu manzaralarını. İsviçre maçından sonra, tarihin en çok saha kapatma cezasının yaşandığı bir yıl yaşadık. İlham perilerimizi mi teşhis ettiler? Yoksa düzeni besleyen arkası sağlam adamları mı? Türk futbolu 2008 Avrupa Şampiyonası'nda final oynayan takım olacakmış. Türkiye, kendi liginde namuslu final oynayabilecek duruma gelsin yeter. Bu yıl küfür bitecekmiş. Küfürün anası haksızlık. Haksızlığın babaları da orta yerde caka satıyor. Bu ülke, hastanelere kupa rezervasyonu yapılan tek dünya ülkesi... Aile içi dayanışmaları asıl bu yıl izleyeceğiz. Kurtlu sözcüklerle sportmenlik temsil edilemez. Altına kaçırmış düşüncelerin üzerinde tepinmekle, durum değişmez. Biz, din ve futbolla uyuşturulan üçüncü dünya ülkesiyiz. O yüzden bu ülkede en yüksek faizi "küfürkıyametbankası" verir.